Hüner, İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Yönetim Kurulu
Başkanı Misket Dikmen ile cemiyet merkezinde düzenlenen basın toplantısında
yaptığı açıklamada, 31 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu, son iki yılda
gazeteciler hakkında 250'ün üzerinde dava açıldığını, 500 civarında adli işlem
yapıldığını, kayyum ataması sonucu elkonulan gazete ve televizyonlarla, radyo,
internet sitelerinden işlerine son verilen basın emekçisi sayısının 1200
civarında olduğunu anımsattı.
2015'ín ilk 11 ayında medya kuruluşlarına 13 fiziki
saldırının gerçekleştiğini, bu sürede medya mensuplarına yönelik toplam 161
fiziki ve sözlü şiddet olayı yaşandığını, bunların büyük çoğunluğunun güvenlik
kuvvetlerinden gelmesinin endişe kaynağı olduğunu, 30 gazetecinin tehdit
edildiğini ifade eden Halil İbrahim Hüner, şunları kaydetti:
''2015 yılında gazeteciler yine işsiz kaldı. Basın
sektöründeki işsizlik Türkiye’deki işsizlik ortalamasının üç katına çıktı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 7 bin gazetecinin işsiz olduğunu açıkladı.
Gazetecilerin ekonomik haklarını koruyan ve tek güvenceleri olan 212 sayılı
yasa, 10 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe girdi. Gazetecilerin sosyal haklarının
temelini oluşturan, zamanına göre de ileri haklar sağlayan bu yasa, toplu iş
sözleşmeleriyle desteklenerek vazgeçilmez nitelikteydi.
12 Eylül 1980 darbesiyle, sendikal örgütlenmenin önüne
engel koyan yasaların çıkarılması sonucu, özellikle özel sektörde, gazetecilik
işkolunda sendikal örgütlenme olanaksız hale geldi. Medya sahipliğinin şeffaf
olmaması, aynı basın kuruluşunda çalışan gazetecilerin farklı şirketlerde
çalışıyormuş gibi gösterilebilmesi, çalışanların bir şirketten diğerine kolayca
kaydırılabilmesi; işyerlerinde sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yetki
alma sürecini olanaksızlaştırdı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda
karşılaşılan bürokratik engeller, kolaylaştırılmış gibi gösterilen,
çalışanların örgütlenme hakkını daha bir ihlal boyutuna ulaştı.
Gazetecilik işkolunda sendikal örgütlülük, salt basın
emekçilerini ilgilendiren bir konu değildir. Medya patronlarının ve onların
temsilcisi konumundaki üst düzey yayın sorumlularının baskısı altında çalışan
gazetecilerin sendikal örgütlülükten yoksun olmasının, halkın haber alma
hakkının da ihlal edilmesi sonucunu doğurması açıktır. Gazetecilerin kazanılmış
haklarının ne denli gerisinde kaldığı gerçeğini de yaşamış oluyoruz.
Her türlü baskıya maruz kalan Türk basınının ve
gazetecilerin böylesi bir baskı ortamında, özgürlüklerinin ve yasal haklarının
yok edildiği süreçte, geçmişte kazandıkları hakları bile ellerinden alınırken
'10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı'nı kutlamaları söz konusu olamaz. Geçen
yıl 10 Ocak bizim için 'Çalışan Gazeteciler
Günü' değil, 'Mücadele Günü' demiştik. Bu yıl ise 10 Ocak'ı çalıştırılmayan,
çalışamayan, İşsiz Gazeteciler Günü olarak anacağız. Biz bayram veya gün değil,
gazetecinin aşı, işi, sendikası olsun istiyoruz. ''
Halil İbrahim Hüner, gazetecilere karşı açılan davalarda,
hazırlık soruşturması aşamasında ifadelerinin gazetelere en yakın polis
merkezleri (karakol) veya basın savcılığında alınmasını talep ettiklerini
vurguladı.
NEDEN "ÇALIŞAN GAZETECİLER" GÜNÜ?: Çalışan
Gazeteciler Günü ... 1961 yılının da 10 Ocak günü resmi gazetede yayınlanan bir
kanun ile basın çalışanlarının bazı hakları yasal güvenceye kavuştu. (Yeni
düzenlemeyle 5953 sayılı kanuna) dönüşen, ''212 sayılı kanun'' iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması,
sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal
ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyor.
PATRONLAR KAZAN KALDIRDI: Ancak 212 sayılı yasanın
çıktığı süreç başta ''Babıali'de Dokuz Patron olayı'' olmak üzere Türk basın
tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birini tetikledi. İlgili yasanın
gazetecilere getirdiği haklar patronlara da bazı sorumluluklar yüklüyordu.
Bunun üzerine adeta kazan kaldıran patronları 10 Ocak günü gazetelerinde
okuyucularını şaşkına çeviren bir ortak bildiri yayınladılar ve ''gazetemizi üç
gün kapatıyoruz'' duyurusunu yaptılar.
Bildirinin altında, 9 gazete patronunun imzası vardı.
Yayınlanan bildiride ise 212 sayılı yasa ile Basın İlan Kurumu'nun
oluşturulmasıyla ilgili 195 sayılı yasaya yönelik tepkilerin dile getirilirken
yasaların mesleki sakıncalar doğuracağı iddia edilmişti. Bidiriye imza atan 9
patronun sahibi oldukları gazeteler ise Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet,
Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah'tı.
GAZETECİLER DE PATRONLARA KAZAN KALDIRDI!: Gazete
sahiplerinin bu ortak tepkisi karşısında, çalışanlar da bir araya geldiler.
İstanbul Gazeteciler Sendikası, çalışanlara ait bir ortak bildiri yayınlayarak,
kapanma kararının gazete sahipleri tarafından verildiğini, diğer çalışanların
ise bu durumu tasvip etmediklerini açıkladılar. Gazeteciler aynı gün, sendika
önünden başlayan sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdiler. ayrıca, sendikada
gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda, patronların üç günlük boykotu sırasında
''basın'' adlı bir gazete yayınlanmasına karar verildi.
"ÇALIŞAN GAZETECİLER" BASIN GAZETESİ'Nİ
ÇIKARDILAR: Gerekli girişimlerin ardından çalışanların ortak ürünü olan ''Basın
Gazetesi'', 11 Ocak günü yayınlandı. Basın gazetesi, gazete patronlarının üç
günlük boykotu sırasında düzenli olarak yayın hayatını sürdürdü. Patronların
boykotuna karşılık, Ankara ve İzmir'de de çalışanlar, gerçekleştirdikleri
yürüyüşler ve yayınladıkları bildirilerle tepki gösterdiler.
Basın Gazetesi'nin son sayısında yer alan başyazıda,
basın emekçilerinin elde edilen hakların korunması amacıyla elbirliğiyle
mücadele edecekleri kaydediliyordu. 14 Ocak 1961'de boykot sona ererek,
gazeteler yeniden yayına başladı ancak üç günde yaşanan olaylar, Türk basın
tarihinde yerini aldı. Patronların boykotuna karşın 11 Ocak'tan itibaren üç gün
boyunca çok zor şartlarda çalışıp "Basın Gazetesi" çıkartan
gazeteciler "Çalışan Gazeteciler Günü"nün de temeli oldu.
PEKİ GAZETECİLERİN BUGÜNKÜ DURUM NE?: 212 sayılı yasanın
çıkması hayli çalkantılı bir sürecin ürünü olsa da 2016 yılı itibariyle
gazeteciler açısından ( yürürlükteki 5953 sayılı ) 212 sayılı yasa hala bir
kazanıma dönüşmüş değil. Bugün Doğan Grubu,
Doğuş Grubu, Turkuvaz Grubu gibi endüstriyel medya grupların çalışanları
arasında 212'li olanların oranı yüzde 10'un bile altında kalıyor. Gazete ve
televizyon kanallarında çalışan binlerce gazetecinin ezici çoğunluğu ne 212'li
ne de Basın Kartı sahibi. Sektörün yeni istihdam alanı olan internet medyası
ise 212 bir yana hala herhangi bir yasal zemine bile sahip değil.