Hastaların yüzde
10’unda hiçbir belirti görülmüyor
Türkiye’de
her yıl yaklaşık 200 bin kişi, kalp kaynaklı sağlık problemleri nedeniyle
yaşamını yitirmektedir. Sessizce ilerleyen kalp hastalıklarının neredeyse yüzde
10’unda hiçbir belirti olmayabilir. Birçok hastalıkta olduğu gibi kalp
rahatsızlıklarında da erken tanı büyük önem taşımaktadır. Check-up
taramalarında kalpte, eğer şüpheli bir durum görülmüşse daha ileri tetkiklere
başvurulmaktadır.
Test sonuçları kalp hastalığını işaret ediyorsa…
Kalp
sağlığı için yapılan taramalarda ilk uygulanan işlem EKG yani elektrokardiyografidir.
Göğse yapıştırılan elektrotlarla kalbin
ritmini, damarla ilgili sorunlar nedeniyle kalpte oluşan beslenme kusurunu,
kaslarda kalınlaşmayı ya da zayıflığı gösteren bir veri elde edilebilmektedir. Gerekli
görüldüğü takdirde, yapısal değerlendirme için EKO olarak adlandırılan ekokardiyografi
yani kalp ultrasonu yapılır. Özellikle kalp damar problemi olduğu yönünde şüphe
varsa; tansiyon ve nabız yanıtının da alındığı efor testi uygulanır. Muayene,
EKG, EKO ve efor testlerinin ardından risk faktörü olan hastada eğer bir kalp
hastalığı varsa tanı koyma olasılığı artar.
Check-up taramalarında önemli kalp rahatsızlıkların tanısı konulabilmektedir. En sık kapak hastalıkları fark edilebilmektedir. Damar hastalıkları, muayene ile çok iyi tanımlanamadığı için tetkiklere başvurulmaktadır. Kapak hastalığı ile kalbin etrafını saran perikard adlı kalp zarı ve miyokard adlı kalp kasının hastalıkları muayene bulgularıyla saptanabilmektedir. Sorunun niteliğini ve tedavi şeklini belirlemek için ileri tetkiklere ihtiyaç duyulmaktadır.
Hayati riski önlemek için…
Bu
hastalıkların tedavi edilmemesi, yaşam kalitesini etkilemekte hatta ölümcül
tablolara dahi yol açabilmektedir. Kişide damar hastalığı olması, ortalama her
yıl yüzde 5-10 oranında değişen hayati riski de beraberinde getirebilmektedir.
Kapak hastalıklarında bu oran biraz daha azalarak, yüzde 1-3’e düşmektedir. Bu
noktada hastalığın niteliği önem taşımaktadır. Kapak ve damar sorununun derecesi
bu oranları değiştirmektedir. Tedavide geç kalınmış, tedavi şansını kaçırmış hastalar
da tesadüfen yakalanabilir. Hastanın tedavi planına göre pil takılabilir hatta en
sonunda hasta kalp nakli olabilmektedir.
20 yaşından itibaren kalp kontrollerine başlayın
20 yaşına gelen herkesin kardiyolojik check-up’tan geçmesi gerekmektedir. Bulgular normalse 30 yaşına kadar 5 yılda bir kontrol yeterli olabilir. Eğer her şey yolundaysa 30-40 yaş arası her 3 yılda bir kontrollere gidilmelidir. Ancak bir sorun olması halinde bu aralık bir yıla düşmektedir. 40 yaşından sonra görülme sıklığı arttığı için, kişinin risk faktörlerinin de durumuna göre 1-3 yılda bir kardiyoloji uzmanına muayene olmak gerekir. Kişi, 50 yaşını geçtiyse yılda bir kez yaptıracağı kontrolleri aksatmamalıdır.