Cumhuriyeti Kültür ve
Turizm Bakanlığı Tescilli Karagöz Sanatçısı, UNESCO Somut Olmayan Kültürel
Miras Taşıyıcısı Hayali Uğur Demirezen, Isparta Postası Gazetesi’ne özel bir
röportaj verdi. Demirezen, Geleneksel Türk Tiyatrosu Gölge Oyunu olan
Karagöz’ün(Hacivat-Karagöz) geldiği noktayı anlattı. İlgisizlikten yakınan
Demirezen, bu sanata sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.
KARAGÖZ ASLINDA A’DAN Z’YE
KENDİ İÇİNDE BİR TİYATRO
Son 15 senedir Karagöz ustası olarak
yoluna devam ettiğini anlatan Demirezen, 22 yıldır işin içinde olduğunu ve 25
yıllıkta tiyatrocu olduğunu belirtti. Demirezen, Özel İzmir Şehir
Tiyatrosu’nun da sahibi olduğunu ifade etti. Türkiye’de Karagöz oyunu üzerine
tescilli ustalardan birisi olduğunu kaydeden Demirezen, “Ancak bu ustaların
sayıları bir elin parmağını geçmiyor. Bu işte 13-14 yıldan önce usta adını
verebileceğimiz şekilde kimse yetişmiyor. Hele hele son dönemde hiç usta
yetişmiyor diyebiliriz. Karagöz aslında A’dan Z’ye kendi içinde bir tiyatro.
Çünkü kurgu, yönetmenlik sana ait. Oyunu kendin yazıyorsun. Yeri geliyor
bağlantını kendin yapıyorsun. Sonunda da perde diyorsun kendin oynatıyorsun ve
bitiriyorsun. Meşakkatli, zor bir iş yapıyoruz. Bu sanatın üzerinden 800 yıl
geçmesine rağmen gelişip daha çok izlenen sanat haline gelecek halde unutulmaya
yüz tutmuş, yavaş yavaş yok olmanın eşiğine gelmiş bir sanat. Özellikle genç
neslin ilgili neredeyse yok. Biz de genç nesle bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu
geleneksel bize ait bir sanat dalı” dedi.
BİZ 2009’DA UNESCO’YA TÜRK SANATI OLARAK
KABUL ETTİRDİK
Karagöz oyununda bazı toplumsal olayları
hiciv sanatıyla birleştirdiklerini ve içine birazcık mizahı kattıklarını dile
getiren Uğur Demirezen, “Ama yanlış bilinen yönleri var. Karagöz her zaman
komik olacak diye bir kaide yoktur. Çoğu oyununda Karagöz ciddidir, o kadar
komik olmak zorunda değildir. Bitiş ismini verdiğimiz finalde biraz komik
olabilir. Ama halkımız komik olarak algılamış. Cumhuriyet döneminde de Mehmet
Muhittin Sevilen hocamız komik yönleriyle daha çok ön plana çıkarmış. Çünkü
tarihte Karagöz’ün önemli gelişmelerde imzası var. Yunanlılarla Karagöz
kavgamız vardı. Biz 2009’da UNESCO’ya Türk sanatı olarak kabul ettirdik” diye
konuştu.
GELENEKSEL OLDUĞU İÇİN BİRAZ DAHA DEMODE
GÖRÜLÜYOR
Öte yandan Geleneksel Türk Tiyatrosu
Gölge Oyunu olan Karagöz’e ilginin az olduğundan yakınan Uğur Demirezen,
sözlerini şöyle sürdürdü: “İlginin azalmanın birçok nedeni var. Birincisi
günümüzün teknolojik şartları. Artık bilgisayar ve internet evlerimize kadar
girdik. Televizyon daha önce bu tür sanata balta vurmuştu. Tiyatroları yıktı.
Evlerdeki geleneksel sinemaları yıktı. En sonunda da internetin yaygınlaşması,
gençlerin, çocukların ve yaşlıların da başka eğlence sistemlerine yönelmelerini
sağladı. Hepimiz mutlaka mobil telefonlarımızla oynuyoruz. Akıllı telefonlar
tüm günümüzü alıyor. Bir anımız yok ki elimizde telefon olmasın. Bu da
insanları ister istemez yozlaştırıyor, yalnızlaştırıyor. İnsan kendi içine
dönmeye başlıyor. Etrafında olan bitenden kopuyor. Başta haberlerden, aktüalite
ve sanattan kopuyor. Aktüalite ve sanattan kopmuşsun, dışarıyla ilişkin yeme
içme beslenme ve uyumaya dönmüş. Düğünler bile eskisi gibi kalabalık değil.
İşte bunlar teknolojinin bize getirdiği zararlar. Karagöz’de bundan payına
düşeni aldı. Geleneksel olduğu için de biraz daha demode görülüyor.
PERDEDEN KİŞİLEŞTİRİLEREK SAHNEYE
İNDİRİLMEMESİ GEREKİR
Sanatçı adı altında gezen insanlar da
baltalıyor. Karagöz’ü bilmiyorlar. Asetattan kuklalar yapıyorlar,
fotokopiden çoğaltıyorlar, okullarda öğrencilerin karşısına çıkartıyorlar. Çok
ucuz fiyatlarla öğrencilerin karşısına çıkıyorlar. Bunun yanı sıra Karagöz ile
Hacivat kostüm giyerek sahneye çıkıyor. Aslında Karagöz ile Hacivat’ın perdeden
sahneye inmiş şekli kavuklu ile pişakar. Bunu kişileştiriyorlar. UNESCO bunu
2009’da koruma altına aldı. Asla ve asla perdeden kişileştirilerek sahneye
inemez dedi. Ama halen bu yanlış yapılıyor. Türk milleti olarak kendi gelenek
ve göreneklerimize, kendi adetlerimize kendimiz zarar veriyoruz. Bunun perde de
kalması gerekir ki sanatçı yetişsin. Perdede kalmayan sanat için de fazla ömür
biçemiyorsun. Biz sanatçılar bir elin parmakları kadar varız.
BENİM İSMİMİ KULLANIP İŞ YAPIYORLAR
Laptopa kayıt yaptırmışlar. Basıyorlar
tuşuna. Sallıyorlar asetattan plastik yaptıkları kuklaları. Aldığı verdiği yok.
İzleyici bunu anlamıyor. Önceki yıllarda İzmir’de bir alışveriş merkezinde
eşimle geziyorum. Eşim bu senin sesin değil mi dedi. Baktık Karagöz Hacivat
oynuyor. Sonra ben youtube’den kaldırdım o videoları. Gittim kim oynatıyor diye
sordum. Hocamız hasta gelemedi dediler. Kim hocanız dedim. Uğur Demirezen
dediler. Allah’tan ismimi kullanıyorlar. Bir şehirde bir okulun müdiresi aradı
beni, gittim önüme 3 katalog koydu önüme. Baktım benim kataloglarım. 3’ünde de
farklı isimler var. Biz çalışma yaptığımızda okullara hatıra olsun diye
bırakıyorduk. Oralardan altyapı çalışması yapmışlar. Bunlardan haberimin
olmadığını söyledim. Hoca hanım birisini aradı. Akabinde adam beni aradı. O
şehirde çalışma yapacağını belirterek, ücreti sordu. Örneğin 1000 liraya
anlaştı beni 750 liraya getirecek. Bunlarla karşılaşıyoruz. Bu tür simsarlar bu
sanata balta vuruyorlar.
ZATEN CAN ÇEKİŞEN BU SANAT ZAMAN İÇİNDE YOK OLUR GİDER
Ehli ve usta olmayan insanlar bizim hem
ekmeğimizle oynuyorlar hem de Karagöz sanatına ihanet ediyorlar. Amacımız halkı
bilinçlendirmek. Biz şehirlere gidiyoruz. Ama gazetelerde sadece Karagöz ve
Hacivat vardı diye yer alıyor. Bizim gibi bakanlığın tescilli, UNESCO somut
olmayan kültürel miras taşıyıcısı payesine sahip olan sanatçıların gittikleri
yerde bu birinci elden gerçek şekliyle yapılıyor. Televizyonlara programları
bizler yapıyoruz. Benim arkadaşlarım yapıyor. Bunların hepsi benim gibi koruma
altına alınmış sanatçılar. Ama gittiğimizde sıradan bir etkinlik icra ediyormuşuz
gibi gösteriliyor. Hayır gerçek Karagöz geliyor. Yardımcı olun bu sanatı tekrar
tanıtalım. Bunu izleyin, hatırlayın. Halkı bilinçlendireceksin halk bunu
bilecek. Yoksa bu sıradan etkinlik olarak görülürse yeterli değeri alamaz.
Alamadığı zaman bir gün biz de yoruluruz. Zaten can çekişen bu sanat zaman içinde yok olur
gider.
KARAGÖZ İLE HACİVAT BİR HALK OYUNUDUR
Diğer taraftan en büyük sıkıntılarının
Karagöz oyunun çocuk oyunu olarak görülmesi olduğunu belirten, Türkiye
Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Tescilli Karagöz Sanatçısı, UNESCO Somut
Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Hayali Uğur Demirezen, şunları söyledi:
“Belki biz de bu işin içindeyiz biraz. Ticari amaçla bizde okullar bu oyunu
götürüyoruz ama ağaç yaşken eğilir. Hacivat ile Karagöz anaokullarından
gösterilmeye başlanıyor. İlkokul 2.sınıftan itibaren de Türkçe dersinde kitapta
bir paragraf olarak veriliyor. Ortaokul’da anlatılıyor derken lisede Halk
Edebiyatı dersinde tamamen görülüyor. 2013 yılında bir genelge yayınlandı.
Türkiye’deki tüm okul müdürlerine bizlerle ilgili yazı gitti. Avrupa Birliği
Dışilişkiler Komisyonu, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın beraber yayınladığı deklarasyonda diyor ki; okullarınızda Karagöz
gösterisi için başvuruda bulunan Kültür Bakanlığı, UNESCO Somut Olmayan
Taşıyıcısı Kimliğine sahip sanatçıların bu tip etkinliklerinde yardımcı olun.
Bu genel bir izin. Ama halen kimsenin haberi yok. Bizde o yüzden okullardan
başlıyoruz. Çocuk görsün diye bunu yapıyoruz. Sonra da bu insanların aklında
çocuk oyunu olarak kaldı. Karagöz ile Hacivat bir halk oyunudur. 2 yaşındaki de
izler, 7 yaşındaki de izler, 70 yaşındaki de izler. Bunu o anda izleyenler
farklı şeylerden lezzet alır. 2 yaşındaki çocuk karanlıkta yanan arkadaki
şemanın önündeki karagöz ile Hacivat görüntüsünden keyif alır. İlkokul ve
ortaokuldaki çocuk konuşmadan, esprilerden keyif alır. 50-70 yaşındaki kişiler
de buradaki zekadan keyif alır. O yüzden bu halk oyunudur.
KARAGÖZ İLE HACİVATI TANIMAYAN KAYIP
NESİL
Şuandaki 25 ile 50 yaşındakiler
arasındakiler kayıp nesil. Karagöz ile Hacivat’ı hiç tanımayan nesil o nesil
aslında. Bu dönemdeki çocuklar şanslı. Şu aralar özellikle Karagöz ile Hacivat
öne çıkartılıyor.”
KARAGÖZ İLE HACİVAT: TURŞU
Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular bir olmuş. "
Karagöz: " Hanım tarla kurduydu. Kuş mu olmuş? "
Hacivat: " Canım Karagözüm. Ne kurdu, ne kuşu? "
Karagöz: " Kurt Bozkurt, kuş Zümrüdü Anka Kuşu. "
Hacivat: " Hanım turşu kurduydu. Turşular olmuş dedim. "
Karagöz: " Hani masalda Bozkurtlar Zümrüdü Anka Kuşu'nu tepelemiş. "
Hacivat: " Eee. "
Karagöz: " Ben de seni tepelerim. "
Karagöz Hacivat'ın üstüne yürür.
Hacivat: " Dur Karagözüm, ben ne yaptım? "
Karagöz: " Daha ne yapacaksın? Tepeme çık öt bari. "
Hacivat: " Tepene çıkıp öteyim mi? Ne gibi ötmemi istersin Karagözüm? "
Karagöz: " İster horoz gibi öt, ister bülbül gibi öt. "
Hacivat: " Eşek gibi öteyim mi? "
Karagöz: " Eşek ötmez anırır. İstersen anırabilirsin. "
Hacivat: " Ben anıramam ama sen iyi anırırsın, Karagözüm. "
Hacivat tarafından eşek yerine konmak Karagöz'ü çileden çıkarır. Hacivat'ın üstüne hamle yapar. Hacivat geri dönüp kaçmaya başlar. Karagöz Hacivat'ı evinin önüne kadar kovalar. Hacivat evine girer ve kapıyı sürgüler. Kapının önünde bağırıp çağıran Karagöz'e pencereye çıkan Hacivat'ın hanımı söylenir:
" Aaa yeter be! Git kendi evinin önünde bağır. "
Hacivat'ın hanımının sözleri karşısında Karagöz sessizce oradan uzaklaşır. On gün ne Hacivat'ı arar ne de onun evinin önünden geçer. İki ayrılmaz dost sonradan barışırlar.
KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK ETİ
Hacivat: " Karagözüm, ziyafet var. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Ziyafet var, ziyafet. Al hanımı, Yaşar'ı. Bu akşam bize gelin. Levrek aldım, pişirip yeriz. "
Karagöz: " Bu akşam size gelemeyiz, leylek eti yiyemeyiz. "
Hacivat: " Leylek demedim Karagözüm, levrek dedim. Levrek balığı. "
Karagöz: " Bırak ya Hacivat, ne zamandan beri leylekler balık oldu. "
Hacivat: " Leylekler balık olmaz, tıpkı benim Karagöz olamadığım gibi. "
Karagöz: " Keşke Karagöz olsan, bana benzesen Hacivat. "
Hacivat: " Aman, hayatta isteyeceğim en son şey sana benzemek. Ben bu halimden memnunum. "
Karagöz: " Tamam, bana benzeme. Git Halim'le Memduh'a benze. "
Hacivat: " Sen ne diyorsun Karagözüm? Halim'le Memduh da kim? "
Karagöz: " Sizin mahalleden yeni taşınmışlar. Bizim mahalleye geldiler. "
Hacivat: " Eee sonra? "
Karagöz: " Bizim mahalleyi beğenmediler. Sizin mahalleye geri dönecekler. "
Hacivat: " O neden? "
Karagöz: " Çünkü onları dövdüm. Alaycı konuşmaya devam edersen seni de döverim. "
Hacivat: " Sustum Karagözüm, yeter ki beni dövme. "
Karagöz: " Leylek eti falan da yemem. "
Hacivat: " Yeme Karagözüm, leylek eti yeme.
KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK
Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
" Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "
Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
Hacivat: " Karanfil verir. "
Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "
Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
" Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "
Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
" Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "
Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım