Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali İhsan Yıldız, verem
hastalığının, soluduğumuz hava ile akciğerlere giren verem bakterisinin
(mikrobunun) yol açtığı bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirterek, veremin
dünyada ve ülkemizde çok ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiğini
söyledi. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin tüberküloz mikrobu ile enfekte
olduğunu ifade eden Yıldız, bu insanların yüzde 10’unun, yaşamlarının bir
döneminde vereme yakalanma ihtimallerinin olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Verem hastalığının etkeni “mycobacterium tuberculosis” ismi verilen bir basildir ve solunum yoluyla bulaşır. Verem aileden genetik (ırsi) olarak geçmez. Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Ülkemizde tüberküloz hastalığı, 20. yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Bir numaralı ölüm nedeni idi. Yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda bu durum değişmiştir. Tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir.
2014 yılında dünya genelinde 9,6 milyon yeni vaka ve 1,5 milyon tüberkülozdan ölüm olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye genelinde 2005 yılında verem savaşı dispanserlerine kayıtlı toplam tüberküloz vaka sayısı yaklaşık 21 bin iken, 2014 yılında vaka sayısı 13 bin 378'e düşmüştür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) “Küresel Tüberküloz 2015 Raporu"na göre dünya genelinde tüberküloz insidans, prevalans ve mortalite hızları düşmektedir. Buna rağmen küresel tüberküloz yükü halen çok yüksektir” dedi.
“Verem Mikrobu, Verem
Hastalığı Olan Kişiden Bulaşır”
Verem hastalığının akciğerlerde yüzde 70–80, akciğer zarı,
lenf bezleri, beyin zarı, kemikler, böbrekler ve kalp zarı gibi diğer birçok
organda ise yüzde 20–30 oranında görülme olasılığının olduğunu belirten Göğüs
Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali İhsan Yıldız: “Binlerce yıldır var olduğu bilinen bu mikrop, hasta kişilerin öksürmesi,
hapşırması, konuşması sırasında oluşan damlacıklar içinde havaya atılır. Alınan
mikroplar kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalır ve vücut
direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturabilir.
Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Tedavi edilmeyen her hasta, yılda 10-15 kişiye hastalığı bulaştırır. Veremin bulaşması, hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunması ile olur.
Çatal, kaşık ve eşyalarla hastalık bulaşmaz. Öksürürken
ağzımızı kapatmalı, yerlere tükürmemeliyiz. Çünkü verem hastası her öksürük ile
1–5 mikron çapında 1–3 basil içeren 3500 kadar bulaştırıcı parçacığı etrafa
saçar. Bulaşmada, mikropla karşılaşma süresi, ortamın genişliği ve
mekânın havalandırma durumu çok önemlidir.
Toplumda vereme yakalanma riski fazla olan bazı gruplar da vardır. Bunlar; sağlık görevlileri, alkol bağımlıları, yaşlılar, tutuklu ve hükümlüler dâhil, çeşitli kurumlarda (yurt, huzur evi, ıslah evi, koğuşlar vs.) kalan ve çalışan kişiler , kalabalık ortamlarda yaşayan kişiler, HIV virüsü taşıyan ve AIDS olan kişiler, şeker hastaları, bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, ağır böbrek ve karaciğer hastalığı olan kişilerdir.
Verem hastalığı
sıklıkla akciğerlerde görüldüğünden belirtilerinin önemli bir kısmı da
akciğerlerle ilgilidir. Verem hastalarının en sık görülen yakınmaları; 2-3
haftadan uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen öksürük, balgam çıkarma, balgamında
kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı,
İştahsızlık, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır” diye konuştu.
“Veremde Erken Teşhis Önemli”
Bir toplumun veremden korunmasının
en etkili yolunun verem hastalarının erken teşhis edilmesi olduğuna dikkat
çeken Yıldız, çevresinde veya ailesinde verem
hastası olanların kontrol altında olması, gerekli tetkikleri yaptırması
gerektiğini söyledi ve şöyle
devam etti: “Verem hastalığının erken tanısı için 2-3 haftadan uzun süre
öksürüğü olan kişilerin en kısa sürede göğüs hastalıkları polikliniğine veya
verem savaşı dispanserine başvurmaları gerekir.
Verem tanısı balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları veremden şüphelenmeyi sağlar. Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılacaktır. Verem hastalığından korunmanın en etkili yolu bulaştırıcı hastalara hızla tanı konulup uygun tedavinin başlanmasıdır. Bu sayede bulaşma zinciri kırılabilecek ve yeni nesiller verem mikrobuyla karşılaşmadan yaşayabileceklerdir.
Uygun
tedaviye başlandıktan 2-3 hafta sonra bulaştırıcılık büyük oranda ortadan
kalkar. Verem hastasının aynı evde yaşayanlara verem mikrobunu bulaştırma
olasılığı yüksektir. Çünkü aynı havayı en uzun süre paylaşmaktadırlar. Bu
nedenle, verem tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı
havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaşı dispanserine
muayene için çağrılırlar” dedi.