TÜKENİŞ VE MÜKEMMELLİK

Mükemmelliyetçilik iki ucu keskin kılıç gibidir.Neresinden tutarsanız tutun mutlaka zarar verir.''İyi''nin düşmanı mükemmelliyetçiliktir.Hele de bu mükemmelliyetçilik nevrotik bir hal almışsa yani“Mükemmel olmak zorundayım, ancak mükemmel olursam sevilirim ve kabul görürüm. Hata yaparsam rezil olurum. Hata yaparsam kimsenin yüzüne bakamam. Zaten arkadaşlarım da beni, işimi mükemmel yaptığım için seviyor. Mükemmeli yapamadıktan sonra yapmanın ne anlamı var? Bu işe ancak mükemmeli yapabileceksem başlamalıyım. Ya mükemmel olacağım ya da başarısız. Galiba asla başarılı olamayacağım” şeklinde düşünceler ile vücut bulmuşsa bir süre sonra depresyon, öfke kontrolü bozukluğu ve yeme bozukluklarına bile yol açabilir. Bu kişilerin zamanla ve doğal olarak hem işleri hem ilişkileri bozulabilir. “Mükemmel” takıntısı sebebiyle başarı ile aralarındaki mesafe giderek uzar gider. 

Hemen hemen herkes, “her şeye sahip”yani –güç, prestij, hayranlık, sevgi dolu bir aile, pek çok arkadaş ve güvenli bir gelecek- gibi görünen birinin intihar ettiğine dair bir habere tanık olmuştur. Amerikan Psikologlar Birliğine bağlı (APA) Amerikan Psychologist dergisinde  bu konuyla ilgili yazı yazan bir araştırmacı, bireyin çok yüksek başarılara ulaşmasını sağlayan özelliğinin –mükemmelliyetçiliğinin- kendi sonunu da hazırlayabileceğini söylemektedir.Yale Üniversitesinden psikolog Sidney J. Blatt, “Mükemmelliyetçiliğin Yıkıcılığı: Depresyon Tedavisinde Dolaylı Anlatımlar” adlı makalesinde, araştırmacıların en az 3 tip mükemmelliyetçilik tanımladıklarına işaret etmiştir : başkalarına yönelik, kendine yönelik ve sosyal olarak belirli mükemmelliyetçilik.

Başkalarına yönelik mükemmelliyetçilik, başkalarına karşı aşırı ve gerçekçi olmayan standartlarda olan talepkarlıktır. Kendine yönelik mükemmelliyetçilik, “kendine aşırı yüklenme, gerçek dışı standartlar ve kişinin kendisini karşı hata, kusur, yanlış kabul etmeyecek bir şekilde ince eleyip sık dokuması ve eleştiri yapmasıdır.” Sosyal olarak belirli mükemmelliyetçilik ise, “ başkalarının gerçekçi olmayan ve abartılı beklentiler içinde olduklarına ve kişinin kabul görebilmesi için de bunları yerine getirmesi gerektiğine dair inanca sahip olmasıdır”. Bu 3 tipten son  ikisi, kendine yönelik ve sosyal olarak belirli mükemmelliyetçilik, depresyon ve intihar için daha büyük bir risk grubu oluşturmaktadır.

“Normal” mükemmeliyetçiliğin yani zahmetli bir çabadan sonra keyif duygusu yaşamanın, kişisel ve durumsal sınırlarının farkında olarak üstün olmaya çabalamanın, “nevrotik” mükemmeliyetçilikten, Dr. Blatt’a göre,yoğun bir şekilde başarısızlıktan uzak kalmak isteği ile belirgin, ayırt edilmesi gerekir. Nevrotik mükemmeliyetçilikte hiçbir şey yeterince iyi gözükmez ve birey genel anlamda iyi yapılmış bir işten ya da üstün bir performanstan tatmin olamaz. Derindeki aşağılık ve savunmasızlık duyguları bireyi, kendi kendisiyle aşırı uğraş verdiği, kendisine yenik düştüğü, her girişimin ve görevin bir meydan okumaya dönüştüğü bir çarkın içine sokar.

Dr. Blatt, mükemmelliyetçiliğin nasıl yıkıcı, uç bir noktaya varabildiğini gösteren bir örnek olarak Beyaz Saray önceki danışman yardımcısı Vinsent Foster’dan bahseder. Dr. Blatt, Foster’ın Washington’a gelmeden önceki hayatını araştırmıştır: Foster’ın hayatı neredeyse aralıksız başarı ve sükselerle geçmiş; hukuk okulunu birincilikle bitirmiş, Arkansas sınavında en yüksek puanı almış, prestijli bir hukuk firmasının ortağı olmuş, dengeli bir evlilik ve aileye sahip, pek çok arkadaşı olan, zengin biri.Dr. Blatt, Foster’ın, yakın zamanda Beyaz Saray’da Clinton hükümetin de işler ters gitmeye başlayınca sorumluluk hissetmeye başladığını söylemektedir. Daha sonra, Foster’ın dürüstlüğü ve yeterliliği medya tarafından sorgulanmaya başlanmıştır ve her şeyden çok değer verdiği şerefinin kirlendiğini düşünen Foster, Temmuz 1993’te intihar etmiştir.Dr. Blatt, araştırma sonuçlarının, aşırı mükemmelliyetçilğin,  psikoterapi ve ilaçla yapılan kısa depresyon tedavilerini etkisiz kıldığına işaret ettiklerini söylemektedir. Ama aynı zamanda, veriler, bu tip bir bireyin uzun süreli yoğun terapilere uyum gösterebileceğini göstermektedir.

Bu araştırmanın sonuçları da göstermektedir ki her yaptığımız işte mükemmel olmaya çalışmak kişiyi tüketir,acı bir sona dahi sürükleyebilir.Evet gelişmeye,öğrenmeye açık olmalı,bunun için çalışmalı ama iyi yaptığımız şeylerin değerini de takdirini de önce kendi içimizde yapabilmemizin önemini de unutmamalıyız.Mükemmel olma fantezisinin girdabına kapılmadan İYİ İNSAN olmanın gerekliliklerine odaklanmalı ve bunun keyfini sürmelidir.Unutmayalım ki İYİ'nin düşmanı MÜKEMMELLİK'tir.. Sevgilerimle..

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.