SALDIRGAN ÇOCUKLAR...

Çocuk olup ta yaramazlık,dağıtma,itişip kakışma olmaması,yaşanmaması mümkün değildir.Bu tür davranışları olan çocukları da saldırgan olarak tanımlamak doğru olmaz.Saldırgan çocuk tanımlaması;aşırı geçimsiz,ilişkilerinde sürekli gerginlik ve sürtüşme olan,parlamaya hazır,kavgacı çocuklar için kullanılabilir.Bu tür çocuklar ruhsal durumlarına da bağlı olarak,yaşıtları ve çevresiyle sorunlar yaşayan çocuklardır.Sürekli kurallara karşı gelen ve buna bağlı olarak da sık sık yaptırımlarla karşı karşıya kalan çocuklardır.Tepkileri ölçüsüz ve yaşanılan duruma göre orantısızdır.Öfkelerini kontrol etmekte zorlanırlar ve hep kendi haklılıklarını göstermeye çalışırlar.Ceza ile sık sık karşılaşsalar da belki de bu sıklığa alışmayla birlikte çok etkilenmezler ya da kısa süre etkilenmiş görünürler.Genellikle de erkek çocuklarının saldırgan davranışları kız çocuklarına göre daha fazladır.

Esasında saldırganlık içgüdüsel,doğal bir insan davranışıdır.Kişinin yaşaması için de gereklidir bazı hallerde.İlk insandan itibaren var olan  düşmanlarına karşı kendini korumak,beslenmek gibi amaçlar için saldırgan olur insanoğlu.Tabi ki günümüzde bu temel ihtiyaçların giderilmesinin çok daha farklı yolları olduğundan,doğal olan saldırganlık güdüsü artık faydasından ziyade insan ilişkilerini bozan olumsuz bir hale dönüşmüştür.Kişinin aldığı eğitimle yapısında var olan bu saldırganlığın yumuşatılması ve olumlu yollara aktarılması sağlanır.Ama her şeye rağmen bu saldırganlık güdüsü tamamen kaybolmaz,yok olmaz, sadece biçim,yön değiştirir.Beden gücünün kavga ile değil de spor yaparak kullanılması yararlı dönüşüme basit bir örnektir.Medeni kişi,saldırganlık dürtüsünü kaba kuvvete dönüştürmez.Onun yerine becerisi,yetenekleri,iletişim becerisi ve zekasıyla toplumsal amaçlara yönelir.Beğenilme,başarı kazanma,yönetme,eserler ortaya koyma,güzel işler yapma motivasyonunu,bu saldırganlık dürtüsünün toplumsal kabul görmüş bir hale dönüşmesi olarak yorumlayabiliriz.

Çocuklukta toplumsal normlara uyma başlarda çok etkin değilidir.İçinden gelen saldırganlığı pervasızca dışa vurur bu yüzden.Kimi zaman sevimli gibi gelse de vurup,kıran,ısıran bir çocuğun davranışları esasında ''vahşi''dir de bir yandan.İstekleri engellendiğinde daha bebekken bile tepkiler verir.Ağlar,tepinir,hatta ağlarken morarır bile.Ayaklandığında ise atar,vurur,ısırır ve bazen de saldırganlığını,öfkesini kendine yöneltip başını falan vurur duvarlara,yerlere..

Özgüven geliştikçe,beklemeyi ve tepkilerini dizginlemeyi öğrenirler yavaş yavaş.Başkaldırmadan,öfke nöbetlerine girmeden de isteklerinin karşılandığını ve bunun kendileri için çok daha yararlı olduğunu anlarlar.Kendisine sevgiyle yaklaşıldıkça,bu sevgiyi kaybetmemek amacıyla,kendi kendini kısıtlamayı öğrenirler.Özellikle ebeveynin, çocuğun özdeşim kurduğu anababasının davranışlarını örnek aldığını,onlara benzemeye çalıştığını unutmaması gerekir.

Şuraya özellikle dikkat çekmek istiyorum;Her türlü saldırganlığın kısıtlandığı,sürekli uyarı ve cezalarla karşılaşan çocukların gerginliği artar.Çocuk bu durumda,saldırganlığını dizginlemeyi değil,ondan korkmayı öğrenir.Böyle olduğu zamanda ya tümden sinen,silik bir çocuk ya da dizginsiz,kontrolsüz bir saldırgan çocuk haline dönüşür.Bu sebepten özellikle de yaşına,yapısına göre  saldırganlığını uygun yollardan boşaltmasına olanak sağlanmalıdır.En iyi oyun yoluyla sağaltım yapılabilir bu saldırganlığa.Çocukların oyunlarına çok fazla müdahele etmeden atlamalarına,zıplamalarına,dağıtmalarına müsade edilmelidir.Sporla ilgilenmeleri de yararlı boşaltım yollarından biridir.Öfkesini yenemeyen,akıtamayan çocuğun kendini ısırması,saçını koparması,başını sağa sola vurması gibi davranışları ortaya çıkabilir.

Dıştan gelen baskı,şiddet ne kadar çok olur ve kısıtlamalar da ne kadar fazla olursa,çocuğun tepkisi de o denli sert olur.Dayağın çok kullanıldığı,şiddet dilinin egemen olduğu evlerden,en saldırgan çocukların çıkması tesadüf değilidir.Anne-babasının şiddeti karşısında çaresiz kalan çocuk,öfkesini,tepkisini dışarıya yöneltir.

Saldırganlık eğiliminde olan çocuklar temelde güvensiz çocuklardır.Ev de ,aile de iyi davranışlarla karşılaşmadığı için dışarıya karşı da hep önyargılı hep savunma durumundadır.Başkaları saldırmadan,ilk saldırıyı kendi yapma eğilimindedir.Aşırı saldırgan çocuklar,doyumsuz her istekleri sınırsızca yerine getirilen ve sevilmediklerini inanan çocuklardır.Benlik saygıları düşüktür.Kaba kuvvetle güçlüymüş duygusu yaratmaya çalışırlar.

Anababanın tutumlarının çok sert olduğu,hoşgörünün olmadığı evlerde yetişen çocuklar,biriken öfkelerini dışarıya yansıtırlar.Ya da evdeki kuralların belirsiz olduğu,tutarlılığın olmadığı,anne-babanın neye ne zaman ne kadar kızacağının belli olmadığı evlerde de çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayamazlar.Bu nedenle de toplumsal kuralları benimsemekte,uyum göstermekte güçlük çekerler.

Bazı evlerde de çocuk padişah gibidir.Her dediği anında yerine getirilir,ağlamaması için ne istiyorsa yapılır,anne-baba çocuğun tabiri caizse kölesi gibidir.Kendisine hiçbir sınır konulmadığı için,çocuk da,kurallara uymak yerine,kuralların ona uymasını bekler.

Saldırgan çocukların ilerleyen dönemlerde suça yatkınlık kazanabileceğini unutmamamız gerekir.Eğer aile de dengesizlik ve uygun olmayan çevre koşulları da varsa suça yatkınlık kolaylaşır.

Özetle şunu söyleyebilirim.Değişmeyen ve hiç değişmeyecek kural şu;Çocuklarımız bizim eserimiz.Ne ekersek onu biçiyoruz.Onların uyumsuz,saldırgan davranışlarının altında yatan sebeplerin hiç istemememize rağmen bizlerin davranışları olduğunu farketmemiz,onların değişimi ve uyumu için atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.Sevgi ile yoğrulmuş disiplinin olduğu ortamlarda yetişen çocuklar nispeten daha uyumlu,daha başarılı,daha mutlu çocuklar oluyor..

Mutlu aile,mutlu toplum:)Selam ve sevgilerimle..

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.