FIRAT'IN DOĞUSUNA MÜDAHALE KUTU'L-AMÂRE RUHUDUR

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir kaç gün önce Fırat'ın doğusuna askeri operasyonu işaret ederek, büyük bir başkaldırının sinyalini vermiş oldu.

Türkiye'nin, Fırat'ın doğusuna müdahale etmemesi gerektiğini söyleyenler veya bu harekata karşı çıkanlar, siyasi tarihimizi inkar eden zihniyetle ve hem ülkemize hemde bölgemize yönelik yapılan tehditlerin ortadan kalkmasını istemeyenlerle aynı kişilerdir. 

Bu topraklarda hayat bulan, nefes alabilen hiç kimsenin itiraz etmemesi gereken bu müdahale, Türkiye'nin onca ikaz ve uyarılarına rağmen sonuç alamamasından dolayı artık elzem olmuştur. 

Başkan Erdoğan'ın '' Biz de Artık Kendi Göbeğimizi Kendimiz Keseriz '' demesi, öyle yavana atılacak bir söz değildir. Bu sözü söyleyebilmek için 16-17 yıl gece gündüz mesai yapmak, son 100 yılı iyi idrak edebilmek ve bin yıllık siyasi tarihimizden yani Selçuklu ve Osmanlı aklını iyi okuyabilmekten geçer.

Bu siyasi akıl sadece kendi Ülkemizin kaderini değil, bütün bölgenin hatta tüm coğrafyanın yani balkanlardan Kafkaslara, orta doğudan, orta Asya'ya kadar çizilmiş tüm haritaların kaderini de etkilemek durumundadır. Türkiye'nin sadece Türkiye'den ibaret olmadığını, sadece 100 yıllık bir tarihe sahip köksüz bir Devlet olmadığını herkes hazmedecek.  

Aslında bu müdahale bir direniş olduğu kadar aynı zamanda da bir hesaplaşmadır.

Bu müdahale, 1. Dünya savaşından sonra coğrafyamıza musallat olan istilacıların, ikinci 100 yıldaki istila politikalarını da yerle bir ederek bir İstiklal Savaşı, bir Çanakkale ruhunun temsilcisidir.

Bundan 100 yıl önce Kutu'l-Amâre'de ne yaşadıysak şimdi de Fırat'ın Doğusunda aynısını yaşıyoruz. O zamanki düşmanlarla şimdikilerin hiç bir farkı yok. Tehditler ve istilacıların işgal niteliği aynıdır. Cepheler ve savunma hatları aynıdır. 

Türkiye burada sadece PKK/PYD'ye karşı mücadele vermiyor. Aynı zamanda coğrafyayı ateş vermekten çekinmeyen Arap Veliahtlara karşı da açık bir savaş içerindedir. 

Fırat Kalkanı, Zeytin dalı ve Afrin müdahalesi gibi buda Allah'ın izni ile başarılı olursa, sadece PKK/PYD değil aynı zamanda Suudi Arabistan veliahdı M. Bin Selman ile BAE Veliahdı Bin Zaid'de yenilmiş olacak. 

Çünkü bu veliahtların efendilerinin istila projelerindeki ilk hamlesi Suriye'nin bölünmesiydi. Dolayısı ile PKK'nın Fırat'ın doğusunda devletleşme çabasında, kendisine her türlü silah  ve askeri desteğini esirgemeyen, tetikçiliğini yaptığı güç aynıdır. Yani Amerika, İngiltere ve İsrail. 

100 yıldır bu topraklarda yaşayan insanları, sahte kahramanlara biat eden bir millet haline getirmeye çalıştılar. 

Bu Milletin değerlerini, kültürlerini ve inançlarını hatta yaşam biçimini asimilasyona uğratarak, özünden ve mayasından ayırmaya çalıştılar. 

İlk defa 1. Dünya savaşının bitmediğini, 100 yıldır devam ettiğini gören milli bir Devlet aklı, bir siyasi akıl harekete geçiyor.

Türkiyeyi günübirlik siyasi ilişkilerin çok ötesine taşıyarak, Tarihi derinliklerle ve gelecek hesaplarıyla olaylara müdahale eden, temsil ettiği misyonun ve siyasi aklın 100 yıllık çömez bir Devlete ait olmadığını, bin yıllık derin bir siyasi aklın temsilcisi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Bu müdahalenin bedeli ve maliyeti ne olursa olsun geri adım atılmamalı.

Türkiye, Yaptığı her sınır dışı operasyonlarda daha da güçlenerek çıkıyor. 

Her savaşta zaferle dönüyor. 

Çünkü sadece inananların kazanacağı, zalimlerin ve korkakların kaybetmeye mahkum olduğu bir yüz yıldayız.

zamanında verilmeyen savaşların bedeli Devlet olacaksa, canda gitsin canlar da.

İnsan öyle yada böyle vadesini tamamladıktan sonra dünyadan göçüyor.

Bunun içindir ki Devlet her daim Payidar olmalı.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.