EVLİLİK VE KRİTİK KONULAR

Herkes evlenirken sevdiğiyle birlikte ömür boyu mutlu olma hayalini taşır.Eskilerin deyimiyle bir yastıkta huzurla yaşlanmaktır çoğumuzun amacı.Ama bu güzel düşünce her zaman evlilik sürecinde gerçeğe dönüşmeyebilir.Ortaya çıkan problemlerin,sorunun kaynağını ya da sebebini bilmeden,anlamadan bu sorunları çözmek de çok zor olmaktadır.Çiftler kendilerini çaresiz ve mutsuz hissederler.Her evlilikte karşılaşılabilecek ve ilişkiyi sıkıntıya sokacak durumları ve bunlar karşısında nasıl bir tutum almamız gerektiğine deyineceğim.

Her evlilikte eve dört kişi girer derler.Kadın,erkek,kadının anne-babası ve erkeğin anne-babası.Hal böyle olunca ilişkileri belli bir düzende götürmek çok kolay olmuyor.Birbirlerini evlilik çatısı altında yeniden tanımaya,alışmaya çalışan çiftin görevlerinden biri de birbirlerinin aileleriyle sağlıklı bir iletişim kurabilmeleridir.Bu ilişkinin en kritik noktası da gelin-kaynana arasında olanıdır.Maalesef evliliği olumsuz yönde etkileyen nedenlerin başında gelin-kaynana sorunu geliyor ve bu sorun çiftin evlilik hayatını zannettiklerinden çok daha fazla etkiliyor. Bunun en büyük nedeni ön yargılı olunması. Ülkemizde depresyona girip terapiste giden kadınların %70’i kayınvalide-gelin çatışmasından dolayı şikâyetçi oluyor. Bu konuda kadınların yaptığı en büyük yanlışların başında kayınvalide ile sözlü münakaşaya girmek, düşman olmak, irtibatı azaltmak ve eşe bu konuda baskı yapmak geliyor. Fakat bunların hiç biri çözüm olmuyor, aksine, kayınvalideyi tanıyıp doğru adımlar atmak, çiftin sağlığından olmaması, birbirlerinden nefret etmemesi ve evliliklerini bitme noktasına kadar getirmemesi için yapılması gereken en doğru davranış gibi görünüyor..

Evlilik tabiri caizse üç sacayağı üzerinde durur.Meşhur üç S dediğimiz ayaklar;Sevgi,Saygı ve Seks'tir.Cinsellik her şey değil ama çok şeydir.Kavgalardan,küslüklerden dolayı haz ve mutluluk kaynağı olan seksin cezalandırmaya kurban edilmemesi gerekiyor. Duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda kırılan kadınların öçlerini almak için eşlerine uyguladıkları bir numaralı cezalardan biri olan yatakta soğuk davranma, evliliği bitiren nedenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. Birçok kadın bu kısıtlamayı yatağını ayırmadan yaparken birçoğu da dozajı artırarak ayrı odalarda yatma cezası verebiliyor. Kadın bu kısıtlamayı getirirken, kendini de cezalandırdığını unutuyor. Doğası gereği her insan kızgınlıktan kaynaklanan aksamalar yaşandığı zaman, partnerinin artık kendisini istemediğini düşünebilir. Bu da olası tartışmaların habercisidir. Çünkü cezalandırmak için bir kereye mahsus yapılan cinsel kısıtlama eylemi, zamanla alışkanlık haline gelebiliyor. Bu nedenle çiftin cinsel kısıtlamanın evliliklerin kaçınılmaz sona gelmesi için ortam hazırladığını unutmaması gerekiyor. Ayrıca erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir..

Evlilikteki önemli sorunlardan biri de heyecanın git gide azalması.İlişki yorgunluğu adını verdiğimiz bu durumun kronik bir soruna dönüşmemesi için çiftlerin ellerinden geleni yapmaları gerekiyor.Çok büyük aşk yaşanarak başlayan ilişkinin monotonlaşması ve cinsel arzunun yerini cinsel isteksizliğin alması evliliğin bitmesine yol açan nedenlerden üçüncüsü olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda çiftlerin yaptığı en büyük yanlış durumu kabullenmek oluyor. Bunun yerine çiftin ilişkideki huzuru kaybetmemek için çaba sarf etmesi, küçük sürprizlerle evliliğe hareket getirmesi ve birbirlerine daha çok zaman ayırması için ortak sosyal faaliyetlerde bulunması gerekiyor. Şaşırtmak ise bu süreçte yapılması gereken en önemli davranış gibi görünüyor. Ayrıca sevginin bir ateş olduğunu, ateşin sönmemesi için sürekli beslenmesi yani ilgilenilmesi gerektiğini, aksi takdirde ateşin külleneceğini ve küllenen ateşin alevlenmesinin çok zor olduğunu hiç unutmamak gerekiyor..

Dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de her tartışmanın ya da krizin ardından boşanma kelimesini sakız haline getirmemektir.Çünkü boşanalım,ayrılalım kelimelerinin sık kullanılması evliliklerin sonlandırılmasının bir diğer nedenidir. Nasıl ki bir şeyin 40 defa söylenince gerçekleşeceğine inanılıyorsa, devamlı ayrılık laflarını kullanmak da ayrılık getirebiliyor. Her tartışmanın sonuna ayrılık cümlelerini eklemek,  çiftin bilinçdışında yer ederek kendilerini ayrılığa odaklamalarına yol açabilir. Bu nedenle çiftin enerjisini ilişkiyi bitirmek yerine sorunun üstesinden gelebilmek adına kullanmalarında fayda var..

Her iki tarafta ayrı ayrı sorumlulukları olduğunu hiç bir zaman unutmamalıdır.Evlilik ilişkisinde sorumluluktan kaçmak yerine sorumluluk almak gerekiyor. Özellikle çalışan çiftlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de evlilik yükünün tek tarafa yüklenmesidir. Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş ya da fatura ödemelerinin tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokuyor ve öfkelendiriyor. Bu da evliliğe yansıyor ve evlilik bağının kopmasına neden olabiliyor. Burada yapılması gereken, kadın erkek ayrımı yapmaksızın yapılacak işleri ortaklaşa yapmak olmalıdır..

Birbirimizi anlamak ve duygularımızı,düşüncelerimizi daha anlaşılır bir biçimde karşımızdakine aktarabilmek için iletişim becerilerimizi güçlendirmemiz gerekir.İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebiliyor. Hemen hemen her çift konuşamamaktan yakınır ve evliliği bitiren sebeplerin başında iletişim sorunları gelir. Oysa iletişim hayatı devam ettirebilmek için su içme kadar gerekli olan bir eylemdir. Çünkü iletişim ilişkinin sağlam temellerini oluşturmaya yarayan en büyük etmendir. Evliliklerde yaşanan iletişim sorunları çiftin birbirini ve ilişkisini çevresindekilerle kıyaslaması, birbirinin sözünü kesmesi ya da yüksek sesle partnerini bastırmaya çalışması ve genelleme yapmasıdır. Son zamanların en çok kullanılan cümlelerinden biri olan ‘Konuşacak bir şey bulamıyorum!’ cümlesi bu açıdan çok manidardır. Çift aklına gelebilecek her şeyi birbiriyle paylaşmalıdır, böylece aralarındaki bağ güçlenecektir. Unutmayın ki, paylaşmak güzeldir!
Demem odur ki mutlu olmak için çaba harcamak gerekir.Mutluluk kendiliğinden gelen ve ömür boyu aynı kalan bir durum değildir.Her ilişkide sorunlar,çatışmalar,anlaşmazlıklar olabilir.Bu doğaldır,iletişim varsa çatışma da olur.Önemli olan sorunlarımızı çözmek,birbirimizi anlamak,haklı çıkmak yerine mutlu olmak için yapabileceğimiz çok şeyin olduğudur.Yeter ki başlangıçtaki duygularımızı,hayallerimizi,umutlarımızı unutmayalım..

Herkese huzurlu ilişkiler diliyorum..Sevgiyle kalın..

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.