ARTIK TÜRKİYENİN SÖZ SAHİBİ OLDUĞU YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ

Büyük düşünen beyinler düşmanından nefret etmezler. Çünkü nefret duygusu, yönetimde zafiyet yarattığı gibi yargılamadan hüküm verme karakterini bir elbise gibi insanın ruhuna giydiriyor. 

Kendi nefsiyle birlikte aile efradının da nefsini, Ülkesinin bekası için Nizam-ı alemin hukukunu korumaya ve İ'la-yı Kelimetullah ile Emr-i Bi'l Ma'ruf Nehy-i Ani'l Münkerin davasına feda eden insanların bu ülkeyi yönetmesi hiç bir zaman kolay olmamıştır.

Devlet gelenekleri, tarihindeki köklü anlayışlarının bilinci ile iman ve feraset gerektiren, Devlet idaresini layıkıyla yapan mübarek insanlar olduğu için bu sancak hiç bir zaman yere düşmüyor.

FETÖ gibi PYD gibi ve diğer tüm terör örgütleriyle birlikte onların maşasını elinde tutan, güçlü olduğunu iddia edip yaptığını korkakça inkar eden ülkelerin tarihleri de şimdiki gibi böyle ahmakçaydı.. Bu Ülkelerin Derin Yapılarının planları miras gibi sonraki varislerine kalıyor. Kendilerine kukla Başkanları seçip, göstermelik bir kaç konuşma ile milleti hipnoz ederek, yüz yıl önce uygulamaya başladıkları ve geleceğe dair olan stratejileri hep aynı üçgende seyrediyor. bazen planları yön değiştiriyor ama iptal olmuyor.

Bu Ülkede yaşayan herkes ferasetli olmak zorunda çünkü kalp yeterli gelseydi Allah aklı yaratmazdı. 

40 yıl önce kanser gibi milletin manevi duygularını sömürerek güçlenen sonrada bu gücün sayesinde Devletin içine sızmış, Devleti yıkma girişiminde bulunacak kadar güçlenmiş bir yapıyı, savaşıp çökertmek öyle bir kaç siyasi partinin belediye seçimlerini kazanma çabasına veya üç beş milyon lira sahiplerinin arasındaki ticari rekabete ya da dedikoducu bir kaç komşuyla mücadele etmeye benzemez. 

Abdülhamid'i anlayamayan Recep Tayyip ERDOĞAN'ı zaten hiç anlayamaz.

Kaldı ki Abdülhamit'in yükü çok daha ağırdı.

Erdoğan'ın Rusya'dan S-400 almak istemesi, Nato'nun ve ABD'nin tüm kimyasını bozup tüm ilişkileri yeniden şekillenmesine zorladı. Azerbaycan ile Askeri ittifak yaprak Kafkasya ve Balkanlarda filizlenmesi gereken bir birliğin ilk adımıdır. Bu birliğin adı ne olursa olsun ruhunda Osmanlının ahlakı tecelli olacak.

Erdoğan bu yükü bir dava olarak algılayıp idrak ettiği için altına girdi. ezilmesine izin vermeyen ise mutlak gücün sahibidir.

Dava adamı olmak davanın sahibi olduğun anlamına gelmez. Bu davanın gerçek ve tek sahibi Allah'tır. O yüzden bu savaşta iki taraf vardır. Biri Allah'ın davasına karşı olmak, diğeri bu davanın savunucusu olmak ortası yoktur.

BM'in güvenlik konseyinde Dünya liderlerinin gözünün içine baka baka bu düzen devam etmez diyen bir Türkiye'yi istemiyorlar.

Körfez Ülkelerinin karaktersiz, münafık ve cahil liderleri eliyle, Müslüman ülkelerde fitne çıkmasını engelleyip, ambargoyu delen güçlü bir Türkiye istemiyorlar.

MİT'in Dünyanın bir çok yerinde operasyonları oldu. Bunun bir kısmı medyaya yansımıştır bir kısmı da bilinmiyor. Bir çoğu sağlam istihbarat sayesinde başarıyla sonuçlandığı için istihbarat biriminin güçlü olduğu bir Türkiye istemiyorlar.

Zalimlere karşı Mazlumların savunucusu olan, zulmünü zalimin yüzüne tüküren Erdoğan'ın yönettiği bir Türkiye istemiyorlar.

O yüzden dört bir taraftan saldırıyorlar.

Daha önce çok saldırdılar bazen yaralı bazen de ağır yaralı düştük ama hiç bir zaman ruhumuzu kabzedemediler.

Tekrar saldıracaklar.

Maşa örgütleri aracılığı ile, Ekonomik yaptırımlar ile, dövizi yükseltip faizi arttırarak yatırımı engellemeye çalışarak, bunu anlamak için ekonomist olmaya gerek yok aptal olmayan herkes bunu anlar. Ekonominin canlanması için herkes kendi sektöründe risk almalı. Yatırım ve üretimden korkup kendini geri çeken hatta varlığını dövize çevirip katlanmasını bekleyen herkes bu Ülkeye ihanet ediyor. Doların karşısında altının yükselmesi ve doları düşürmek için altın piyasasını canlı tutulması gerek. 

Bundan dolayıdır ki ''değişmeyen tek şey değişimin kendisidir'' taze kan her zaman vücudu diri tutar. O yüzden AK PARTİ de değişim başlamalı. Ülkesine ve davasına sadık olan gençlerin önü açılmalı. Yerel yönetimlerdeki değişim yerinde ve isabetli bir karar ama yetmez parti yönetiminde zafiyeti olan, ranttan pay sahibi olmak için davasına sadakat gösteremeyen, haksızlığı görmezden gelenlerin, susarak siyaset yapanların, halktan kopanların istifası beklenmeden kapı dışarı edilmeli. Zira artık Sırtımızda hançerlenecek yer kalmadı.  

Yeni Dünya düzeninde Türkiye kilit nokta olduğu için düzeni belirleme yetkisini aldı.

Tarih yine bu Millete nizamı muhafaza etme misyonunu yükleyerek zor bir sınav vermesini iktiza etmiştir.

Bu yolda yürümeye yüreği yetmeyenler, yürüyenlerin yolunu kesmesin. 

Çünkü tarihin hiç bir sayfasında hainlerin ihaneti unutulmadığı gibi kahramanların destanları da silinmiyor.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.