UMUTLARIN BİTTİĞİ YERDE ÜMİTLER BAŞLAR

Dünya ve içindeki herşeyin bir amaç için yaratıldığını biliyoruz. Ama bunu idrak etmemek gibi kötü bir alışkanlığımız var çünkü insan çabuk unutan bir varlıktır.
Amaçtaki kasdım yaraticinin emirleri ve yaratılanların eylemlerdir. 
Hiçbir şeye ihtiyaç duymayan sonsuz ve sınırsız güce ve kudretiyle herşeyi ihata eden bir ilah neye ihtiyaç duyabilir ki? Yada ne gibi bir amacı olabilir ki? 
Evet, yaratici bu sonsuz güce sahip olduğunun ve kudretiyle akıl ve idrak kavramini zayif birakacak kadar sınırsız olduğunun bilinmesini ister yoksa insanları kendisine sadece ibadet etmek için yaratmadı çünkü ona gece gündüz ibadet eden milyonlarca melek var ve hepsi ölümsüz hepsi kusursuzdur. 
Ama insan yani yaratılmış olan mahlukat sahip olduğu onca nimet ve ikrama karşı hep nankör ve kanatsiz davranmıştır. 
Halbuki annesinden doğduğu zaman çırılçıplaktı ne bir çift çorabı nede mahrem yerlerini kapatacak bir bez parçasına bile sahip değildi. Misafir olarak geldiği ve mutlaka birgün göçeceği bu dünyada ev sahibi olma hatta herşeyin kendi idaresinde olduğuna dair mülteci düşüncelere gark oldu. Bir arıya veya sivrisineğe karşı koyamayan ve onlardan kaçan bu aciz varlık donsuz geldiği bu dünyanın sahibi olduğunu iddia etmeye başladı. Halbuki kendisinin de ve var olan herşeyin de mucidi olan Aziz olan Allaha inanması ve onun azametinin karşısında aciz olduğunun bilinciyle hareket etmesi onu yaratılmışların en şereflisi olma terfisine, mertebesine ulaştıracaktı ama maalesef insanin çabuk unutmak gibi kötü bir alışkanlığı var ve bu alışkanlık onun felaketi olacaktır.
Dünyaya ve içindeki hayata dair bazı insani dertler maddi sıkıntılar ve manevi boşluklar her zaman olmuştur ve olacaktır önemli olan bu boşluklara düşmek değil çünkü bu boşluklar içine düşümemiz için yaratıldı bu yüzden bu boşluğa düşmekten değil bu boşluğu yanlış fikirlerle doldurmak tehlikeli bir neticeyi doğuracaktır.
Hepimiz gerek maddi gerek manevi ve gerekse ruhsal problemlerle boğuşup duruyoruz. Hiçbirimizin derdi diğerine benzemiyor ve hiçbirimizin sorunları diğerinkinden daha hafif değildir. Bu yüzden umutsuzluk çukuruna düştüğümüzde, "büyük bir çukura düştüm" demek yerine "bu çukuruda benide yaratan büyük bir Allah var" demek daha ahlaklı bir davranış olur ve beklenmedik bir anda -ümidin- varlığı tahakkuk eder umutsuzluğu ortadan kaldirir. 
Demem o ki sevgili dostlar bizler faniyiz ve fani olanı istemeyelim. Vücudumuzu mucidimize feda edelim ki akabinde sonsuz saadete nail olalim. 
Herşeyi kaybetmiş olabiliriz veya herkes bize sırt çevirmiş olabilir bunların hiçbir önemi yok. Önemli olan biz kendimizi kaybetmeyelim ve mucidimiz bize sırt çevirmesin. İnanin bana bunun dışındaki hiçbir kaygının ve hiçbir endişenin zerre önemi yok çünkü geldiğimiz gibi çıplak ve donsuz geri gidicez. Gelirken hiçbirşey getirmediğimiz gibi giderkende hiçbirşey götüremicez. 
Dünya elbetteki kolay vazgeçilen bir lezzet değildir mutlaka güç ve imkanlara sahip olmak fitratımızda var ancak onu doğru yerde ve doğru bir terbiye ile kullanmak iktiza eder.
El hasıl; umutsuzluk şirk ve bir bataklıktır ve bu bataklıktan sadece ümidini kaybetmeyenler kurtulacaktır. 
Güzel düşünelim, güzel yaşayalım ve güzel göçelim çünkü teslim (müslüman) olan insanı, bundan başkası ziyana götürür.
Vesselam...

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
recep yetik
recep yetik - 7 yıl Önce

dogru hocam soyledikleriniz