Gelen gideni aratır sözü bir kez daha hakikati yüzümüze vuruyor. ABD'de seçim olduktan sonra Trump'un bazı batılı liderlere aşağılayıcı tavırlar gösterip onlara karşı antipati oluşturmuştu birde üstüne Suriye'nin askeri hava üssünü bombalayarak güzel bir göz boyama yapmıştı ve bu hareketleriyle bazı gariban kesimin sempatisini kazanmıştı.
Almanya'nın incirlik üssünden çekilme kararı aslında bir blöf'tü Türkiye bu blöfü gördü ve rest Çekti. Haliyle Merkel'in açıklamalarını dinlerken pişmanlıklarını ''Türkiye ile ilişkileri koparmamalıyız'' demesinden anlıyorum.
Trump'un Batılı liderlere olan tavırları ve küçük düşürücü hareketleri onların orta doğu veya Dış politikalarını benimsemediği için değil yeterince profesyonel bir sömürü ve zulüm mekanizmasını oluşturamadığı, onların bu zafiyetleri ve başarısızlıklarının sonucunda Türkiye'nin her geçen gün güç kazanmasına sebep olduğu için bir nevi terbiye mahiyetindeydi. Yani bir zalim diğer zalimlere zalimlik dersi veriyordu. Abileri olarak kulaklarını çekip sert ve iki yüzlü politikaya işaret ediyor. Doğal olarak Trump'un gelmesi Obama'yı ister istemez aratıyor. Kötünün kötüsü gitti daha kötüsü geldi.
Dünkü Yazımda orta doğu'da kartlar yeniden karılıyor demiştim. Suudilere yaptığı ziyaretin sonrasında Suudlar 7-8 ülkeyi yanına alarak Katara karşı bir konsorsiyum oluşturup ciddi anlamda psikolojik hareket ve ambargo uyguluyor. Katar soğuk kanlı davranmasına rağmen mutlaka ciddi yaralar ve zararlara kendini hazırlamalı. Dün akşam Katar borsasının değer kaybettiğini okudum ve arkasından İran'ın çeşitli yerlerinde canlı bomba saldırıları, rehine olayları gibi enteresan terör eylemleri gerçekleştirildiği servis edildi daha da ilginç olanı bu eylemleri DEAŞ üstlendi. İran'ın, Katara karşı uygulanan ambargoları yanlış bulduğunu aksine Katarı destekleyici açıklamalarının hemen ardından böylesi bir terör eylemine maruz kalması çok manidardır ve oynanan oyunu idrak edebilmemiz için bir nevi sinir harbine ve mantıklı tahminlere neden oluyor.
DEAŞ neden İran'a saldırsın?
Yoksa bu konsorsiyumu oluşturan veya oluşmasını sağlayan güçler İran'ı DEAŞ ile mi cezalandırıyor? Orta doğunun kimyasını bozan, insanlara ölümü ve sürgünü reva gören bu eli kanlı terör örgütü yoksa bazı Devletlerin kontrolünde olduğu gerçeğini mi bizlere hatırlatıyor?
Tüm bunları anlamak ve doğru okumak gerek. Bazı hatalı ve kasti olarak saptırılan haberler özellikle uluslar arası medyanın servis ettiği haberler ile sosyal medya da dolaşan bir çok yalan yanlış haberleri izlemek mümkün. Önce toplumun neye inanması gerektiğini sağlamaya çalışıyorlar daha sonra utanmadan pişkin pişkin yaptıklarının İnsanlığın güvenliği için haklı bir gereklilik olduğunu anlatıyorlar.
Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı, Türkiye'nin Katara Asker konuşlandırılması kararının çıkması, Katar ile Jandarma eğitimi işbirliği anlaşmasının kabul edilmesini çok olumlu buluyorum yerinde ve isabetli bir karardı. Tabi başta ABD olmak üzere Bahreyn, S.arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır,Yemen gibi ülkeleri fazlasıyla rahatsız etmiş olmalı ki ABD Başkanı Trump, Katar krizini çözmek için gösterilecek çabalara dahil olacağını ve Katar Emiri Tani ile Beyaz Saray’da görüşebileceğini Ayrıca İran'a yapılan terör saldırısını kınamak yerine İran'ı yaptıklarından dolayı düşünmeleri gerektiğini tavsiye ediyor.
Yani demem o ki, lafın devamı salaklara anlatılır. Gelişen olayları, başlangıç noktasını ve fitilin ateşlenme sebebine baktığımızda bütün taşlar tek tek yerine oturuyor. Türkiye'nin buna sessiz kalmayacağını herhalde düşünmüş olmalılar ki bu Devlet Terörü uygulayan gurup B ve C planı yapmışlardır. İran'a verilen cevap ve dün yapılan eylemler İran'ı daha çok kızdırıp hata yapmalarını sağlamak amacını taşıyordu. Türkiye içinde mutlaka bir cevapları olacak ama siyası ama ekonomik yaptırımlar yada farklı bir maşa aracılığı ile mutlaka bir cevap vermek isteyeceklerdir . O yüzden MİT, Emniyet ve Jandarma çok daha dikkatli davranmalı ve yapılacak her türlü eylemin önüne geçmeli. İlk adımları henüz tam anlamıyla netlik kazanmadan ikinci plana geçmeleri de yüksek ihtimaldir örneğin hiç alakası olmayan ve İran sınırına yakın olan Pakistana karşı bir hamle beni çok fazla şaşırtmaz çünkü Suudi Arabistan'ın Pakistan ile ilişkileri Yemen savaşından beri kötü. Pakistan, Suudi isteklerine rağmen askeri bloka katılmayı kesin olarak reddetti. Pakistan, Müslüman dünyanın en büyük askeri gücü ve nükleer silahları olan tek Müslüman ülke Pakistandır. daha sonra Kuveyt ve Umman gibi ülkeler masaya yatırılacaktır. Tüm bunlara teşebbüs etmesi Türkiye'nin çizeceği politikaya bağlı olacak şayet Türkiye'nin onayı ve bilgisi olmadan artık orta doğuda veya körfezde bir şey kazanamaz ve kaybedemez. Trumpun Katar politikasını Türkiye'nin duruşu ve kararlılığı belirleyecektir.
Kendimize iki sual soralım?
Birincisi: Neden Katar?
Bu krizin esas tetikleyicisi Trump’ın Riyad Zirvesinde Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği görüşmelerdir. Bu temas bölgede tetikleyici bir etki yarattı. Körfez iktidarlarının Trump’la beraber yapmaya çalıştıkları iki önemli durum var. Birincisi iktidarlarını konsolide edip, İhvan’ı bir şekilde elimine etmek. İkincisi de İrana karşı sağlam bir pozisyon kazanmak, ABD yönetiminin İran'ı kuşatma politikası da var. Bu işin liderliğine Suudi Arabistan'ı koyup İran kuşatması yapılacak ve Katara yönelik izolasyonun açıklanan gerekçeleri, Katar’ın Müslüman kardeşler ve Hamas'a destek çıkması, Suriye’de terör örgütlerini desteklemesidir.
El-cevap: Bu krizin esas tetikleyicisi Trump’ın Riyad Zirvesinde Suud iArabistan’a gerçekleştirdiği görüşmelerdir. Bu temas bölgede tetikleyici bir etki yarattı. Körfez iktidarlarının Trump’la beraber yapmaya çalıştıkları iki önemli durum var. Birincisi iktidarlarını konsolide edip, İhvan’ı bir şekilde elimine etmek. İkincisi de İran’a karşı sağlam bir pozisyon kazanmak, ABD yönetiminin İran’ı kuşatma politikası da var. Bu işin liderliğine Suudi Arabistan’ı koyup İran kuşatması yapılacak ve Katara yönelik izolasyonun açıklanan gerekçeleri, Katarın Müslüman kardeşler ve Hamas’a destek çıkması, Suriye’de terör örgütlerini desteklemesidir. ABD Katarı Teröre destek vermekle suçluyor ama PYD/YPG, PKK gibi terör örgütlerine yaptığı silah yardımlarını Dünyanın görmezden gelmesi veya dile getirmemesi tam bir korkaklık ve ahmaklıktır. 19 Trilyon dolarlık dış borcu ve cari açığını Başkan adayıyken seçim konuşmalarında körfez ülkelerine ödeteceğini açık açık söylüyor zaten. 15 Tammuz da Türkiyeyi dize getirmek isteyen güç şimdi Katara aynı politikayı uyguluyor.
İkincisi: Türkiye, Körfez ülkelerindeki bu krizde nasıl bir politika izleyecektir?
El-cevap: Türkiye'nin duruşu her zamanki gibi, Büyük Devlet olmanın gereği uzun vadede doğru politika ve taraflara karşı kullanılan diplomasi dilinin yapıcı ve sürece zarar vermeden kalıcı bir sonuç elde etmek olacaktır. Açık bir pozisyon almayacak çünkü Katarla olduğu gibi Suudi Arabistan'la da güzel ilişkileri var ve bu konuda dengeli bir politika izleyecek ancak kapalı kapılar ardında Katara Dost bir müttefik olmaya devam edecektir. Türkiye bütün körfez ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Türkiye'nin Katar’la askeri bir üs kurma projesi var. Enerji, likit gaz alım satımı konusunda ilişkiler var. Şimdi bu gerginlikten dolayı Türkiye ince bir denge siyaseti gütmek zorunda kalacak. Yani bu Türkiye için zorlu bir süreç olduğu kadar kesinlikle Suudi Arabistan ve Katar arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılacağı gerçeğini ortaya koyuyor. Israrla yinelemem gerekirse Dünya ve içindeki herşeyin aslında son noktada anlamını yitirdiği sadece adaletle hükmedilmesi gerektiğinde, Sonuç her ne olursa olsun sözün bittiği yerde artık adaleti uygulamak ve haklıdan yana olmak elzem olacaksa, mazlumdan ve haklıdan yana olmak iktiza eder. Biz Türkiye olarak Katarı ve diğer Müttefiklerimizi Batının kokuşmuş sırtlanlarının sofrasından kurtarıp Osmanlı ruhunun tekrardan tecelli olmasını sağlamalıyız.
Şu bir gerçektir ki : Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur. Vesselamm...