YİNE BİR REFERANDUM OLSA

Bu kez farklı bir referandum dan bahsedeceğim. Demokrasilerde vatandaşı düşündürüp, kendi geleceği için sandığa gitmesi için referandum kararı verilmesi, bir ülkenin geleceği için atılacak en doğru adım olduğunu düşünüyorum. 

Konumuz kopma noktasındaki Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkileri:

Eğer AB nin işine gelseydi, bugüne dek Türkiye yi çoktan birliğe dahil etmişti. Siyasi ve ekonomik anlamda AB üyeliği kozunu kullanarak Türkiye ile istedikleri gibi oynayabileceklerini düşündüler. Ni̇tekim bu kozu yıllarca gayet iyi kullandılar. AB nin icra kurulunu oluşturan Almanya, Fransa, İngiltere ve üst akılları ABD, işlerine geldikleri gibi stratejik “tampon” ülke Türkiye yi, kah Orta Doğu siyasetlerinde, kah Sovyet ve sonrasında Rusya politikaları hamlelerinde kullandılar. Ancak son yıllarda AB-ABD/İngiltere üçgeninde bazı çıkar çatışmaları sonucunda, AB de kendi içinde çatırdamaya başladı ve sonucunda halkın görüşüne başvuran İngiltere Brexit e, yani İngiltere nin AB den çıkışına karar verdi. 

2002 yılından itibaren AK parti hükümetleri dönemi ile birlikte, Türkiye’nin yıldızı AB de parlamaya başladı. Dönem başbakanı Avrupalıların başını döndürecek adımlarla, AB kriterlerini hızla yerine getiriyor ve AB tüm medyaları ile birlikte Türkiye ye övgüler yağdırıyordu. Ancak işler Orta Doğu politikaları ve Suriye iç savaşının patlak vermesi ile birlikte değişti. Bu oyuna müdahil olan ülkeler malumumuz. Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve ufak tefek 1-2 ülke daha. Ardından patlak veren terör olayları. Sonrasında malum Brexit ve AB kan kaybetmeye başlıyor. Türkiye de dibindeki coğrafya da olan biten ve kendine doğru tehdit oluşturmuş olan savaş, terör ve mülteciler hadisesine sessiz kalamayacağı için bütün bu ülkeler ile “sıcak” münasebetlere girdi ve AB ile de dolayısıyla arası açıldı gitti.

2002 öncesinde AB için Türkiye de bir referandum yapılsaydı, muhtemelen AB ye katılım %70 in üzerinde bir oy alırdı. Bugüne bakacak olursak, tam tersi, AB ye katılım hayali kuranların oranı %30-%40 ı geçmez.

Türkiye AB den, dünya dan kopmuyor. Türkiye kendi hür iradesi ile var olma çabası gösteriyor. Onun bunun kapısında el pençe divan duran bir ülke değil, kendi ayakları üzerinde, geleceğini bir istikrar, barış ve refah ülkesi olma yolunda çırpınıyor. Ben Almanya da doğmuş, büyümüş bir kardeşiniz olarak ve ticaretinin büyük bölümünü AB ülkeleri ile yapan bir ihracatçı olarak, bir Hristiyan kulübü olan AB nin, sözünü dinletemediği ve kendine benzetemediği bir ülke ile evlilik yapmayacağından adımın İsa olduğu kadar eminim. Biz Türkler onlardan farklıyız. Ne kadar eğitimli, çağdaş, modern, “Atatürkçü” olursak olalım, biz kültür olarak onlardan yine çok ama çok farklıyız. Biz ne Asyalıyız, ne de Avrupalı. Türkler bulunduğu coğrafya da çok özel ve özgün bir millettir. Türkler cihan imparatorluğu yapmış bir millettir. Kimseye benzemez. O nedenle AB vs bize uymaz. Biz kendi işimize bakalım.

Daha fazla lafa gerek yok. Yol haritamız bellidir.  Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”ni okumadıysanız okuyun, okuduysanız da bir kez daha okuyun. Ancak yorumlarınızı dar ve sığ perspektiften yaparsanız olmaz. Günümüz ışığında daha küresel düşünmeniz gerekir.

Sevgilerimle,

İsa DAL

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.