10 milyar dolarlık ticari hacme sahip olduğunuz bir ülke ile, bu katma değeri üretmek için nasıl canla başla çalışmanız gerekiyor ve ayrıca kaç kişi bu işten geçimini sağlıyor düşündünüz mü? Yüz binlerce insan karnını doyuruyor, ailesini geçindiriyor. Diğer taraftan bu denli iç içe girmiş bir yapıyı ortadan kaldırmaya, yok etmeye çalışıyorsunuz. Buna akıl sır erdirmek mümkün değil. Fransa'dan binlerce kilometre uzakta gerçekleştiği iddia edilen sözde soykırım için, Fransa gibi bir ülkenin meclisinde 40-50 kişi ile oylama yapılıyor ki bu meclisin sadece yüzde 10’una tekabül ediyor. Buna da pek akıl sır erdirmek mümkün değil. Bugüne dek bir Fransız ile karşılaşmış olan ve öncelikli olarak sizin önünüze Ermeni sorununun getirildiğini gördünüz mü? Türkiye’ye yılda kaç Fransız tatile geliyor ve kaçı acaba Ermeniler hakkında bir fikri var? Ermeni neye benzer, ne yer ne içer bilir mi?
Yunanistan ile ilişkilerimiz rahmetli İsmail Cem dönemi ve 1999 yılında yaşadığımız deprem felaketi ile normale döndü. Binlerce yıl birlikte yaşayan toplum tekrar birbiriyle kucaklaşabildi. Türk hassasiyetini bundan sonra sadece Kıbrıs sorunu ile kaşıyabildiler ve geriye bunun dışında Ermeni sorunu kaldı. Sizce isteseler Yunanistan ile hemen bugün bir kriz ortaya çıkartamazlar mı? Her iki toplum ertesi gün marketleri boşaltıp silahlara sarılmaz mı?
Bu işler bu kadar basit olmamalı ve bu kadar kolay galeyana gelmemeliyiz. Bu ve buna benzer olaylar bizim ne zaman karşımıza getiriliyor çok dikkat edin. Toplumsal olarak hassasiyetlerimiz nasıl dürtülüyor ve ortaya çıkartılabiliyor? Bu işin altından sakın ola yine uluslararası uçak ve silah ihaleleri çıkmasın?
Ben politikacı değilim ve komplo teorilerine de pek kulak asmam. Bizi tek ilgilendiren reel olarak akşam evimize götürebildiğimiz ekmek ve bundan dolayı oluşan sosyal sorumluluktur. Artık bu oyunlara gelmeyelim ve ekmeğimizle oynamalarına müsaade etmeyelim. Yarın işsiz kalacak binlerce insanın vebalini üzerinize alabilecekseniz, buyurun meydan sizin….