SEVERSİN KAVUŞAMAZSIN ADI, AŞK OLUR

Çünkü her sistem bir kanun üzerine işler. Aşkın da bir kanunu var!!! Kıskançlık ve ayrılık.Aşk, kıskançlık kanun üzerine kurulmuş ama ayrılık üzerine yasalaşmıştır.

Bir kadının bir erkekten farkı var sanırdım en azından güç konusunda dengesiz bir terazinin adaletsiz gözlerinde kör bakar diye düşünürdüm. Ya da kalbim böyle düşünmem için beni zorluyordu. 

Ama yanılmışım ve zamanla birinin diğerinden farkı olmadığını anladım hem de 7 yıl sonra. Zaman ve mesafeler insanları ayırır ama insanların düşüncelerine duygularına kilit vuramaz. Birer birer ölen insanların ikişer ikişer doğduklarını biliriz ancak teker teker vurulup beşer beşer ölen yüreklerin hesabını sormak için cinsiyette iman aramak fayda etmez. 

Harcını öfkeyle karmayanlar bunu nerden bilecekler ki? Onlar için hayat ve ölüm kısa ve ince bir çizgiden başka ne anlam taşır ki?Yumruğunu sıkan kadınlar biliyorum parmaklarından pişmanlık damlayan, Hayatının boyası akıp duygularını öfkelerinin yönettiği kadınlar görüyorum. Bir kısmı ağustos böceği ile karıncanın hikâyesinde yaşarlar ve öyle kabullenirler hayatı. 

Bir kısmı da kader kavramına inanıp kavuşamamanın verdiği ıstırapla, acısının lezzetini anlatmakla yetinen, fukara yürekli canlarıyla yaşamaya çalışırlar. Bunları, aramakla bulamazsınız bir anda çıkıverirler çamura bulanmamış ve bataklığı mesken etmezler yaşamlarında. Kimse bilmese de Makyaj yapıp ölümü çağıran, öksüzleri doğurup büyüten analardır onlar. Saçlarından topuklarına kadar akan hüzünleri, söz geçiremedikleri kalplerine isyan edip, hak etmediği yaşamlarına kinle bakmak yerine kabullenmiş bir eziyetin ikinci paragrafından başlayarak, hayatı beşinci sayfadan okumaya başlar ve sonra hiç birşey olmamış gibi kahvelerini yudumlayıp kahkahalarla küfrederler.

Mutsuzluğun anahtarını boynuna takıp en görkemli aksesuarlarıymış gibi önüne gelene göstermek gibi çabaları olurlar. Kendilerine daha iyi şartlarda yazık etmek isteyenleri hafife almayın. Onların çok derin hikayeleri vardır.Bilinmek isterler ama dokunulmak istemezler. Zaten dokunmanızı tavsiye etmem zira yanarsınız…

Bilinmek tanınmaktan ziyade anlaşılmaktır. Bu kederin insan bulmuş halidir. Acı ve yalnızlıkla pişen, gece karanlıkta gözyaşları dizine düşen, anne olmanın asaleti ve adaleti ile ruh hali değişen kadınlar var bu duvarların arkasında. 7 yıl önce ne mi oldu? Hiç bir şey… Olan 7 yıl sonra oldu. Kül olmuş bir toprağın ateşe dönüşmesi ne kadar imkansızsa bir kadının kalbindeki ateşin, hem külü hem de kağıdı yakması bir o kadar imkansızdı. 

Bu kağıt sizin üzerine yazı yazabileceğiniz türden bir kağıt değildir. Ya da üzerinde bir şeyler karalanmış, şekillerin, tılsımların, şiirlerin, resimlerin yazılabileceği bir kağıt da değil. Bu kağıt gök yüzü gibi dokunulmaz olan ve yıldızların üzerinde dans ettiği bir gerçekliğin en hakiki varlığıdır. Duran bir kalbi çalıştırmak, ölen bir canı diriltmek, yanan bir yüreği serinletmek gibi bir şeyden bahsediyorum, yani anlayacağınız bir mucizeden bahsediyorum. 

Ben artık öfkemin beni yönetmesine izin vermiyorum. Sevgimi, ilişkilerimi, sevmediklerimi artık öfkem belirlemeyecek. Öfkem sadece geçmişi hatırlatsın benim için yeterli… Aynı kurşun beni birden fazla vurmasın diye öfkemden vazgeçmiyorum ama öfkemin beni yönetmesine izin vermem.

Kavuşamamanın hırsı, ayrılığın hediyesi ve geçmişin acı hikayesi, kimseyi yaşamak zorunda bıraktıkları hayatın kör çukuruna düşmeye zorlamadı. İnsan istediği için o kör çukura düştü çok sonra anladı ki- kör çukurlar çakıl taşlarıyla dolmazmış. Merhamet ve duyguların esiri olmak böyle bir şeydir bunun ayıp veya günah bir tarafı yok ama bedeli var. 

Şahit oldukları ömürlerinin anlamsız geçtiğini ve bedenini almaya gelen Azrail kılıklı insanlara sırtını dönüp, acılara şahitlik etmenin aptallığı içinde yaşayanlara sözüm yok. Onlar tercihlerini aşktan önce yapmış ve yaşamışlardır. Bizim derdimiz kavuşamamanın aşkın bir parçası olduğunu anlayamayanlarla onlara aşk ile kavuşmak arasında seçim yapmaları gerektiğini söylemek zorundayız. 

Çünkü SEVERSİN KAVUŞAMAZSIN ADI AŞK OLUR…
Yine söylüyorum ve hep söyleyeceğim; ‘‘Bir insan hayatı boyunca yalnızca bir defa sever…! Ondan öncekiler veya sonrakiler birer kaçış arayış veya aldanıştır’’ Aldanışları, arayışları ve kaçışları son bulan insanlara merhamet gösterin. Onların acıları son bulmalı ve evrende onlar kadar hassas insanların olmadığını düşünüyorum hatta denizler feryat ederse sırf bu gariplerin hatırı için durulur.

Çok sevmek yetmiyor kavuşmaya ve az sevmek sadece zalimlerin cümlelerinde saklı olan bir tiyatrodur. Gecenin gündüze kavuştuğu gibi sabırla bekleyenlere, avuçları yananlara, gökten yüreğine bir ateş damlayıp nefessiz kalanlara, boğazı düğümlenen ve yalanlarla canı acıtılan insanlara Allah için dokunmayın. 

Onların beddualarından korkun. Onlar sevip kavuşamayan gerçek aşıklardır. Siz bu hissi yaşamanın hayaliyle yanarken onlar bu ateşin külünde çürüyüp gitmekten başka çareleri olmayan insanlardır. Vesselam…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.