ÖMÜR DEFTERİNİ KARALAR DURURUZ

Hiç birimiz acı denen o serkeş duygunun, ruhumuzda yıkıcı bir etki bırakacağını bilemezdik. Çocukluğumuzdan bu yana acıdan anladığımız tek şey, herhangi bir yerimizin kanamasıyla başlar, kabuk tutmasıyla biterdi. Çünkü o zamanlar en büyük acımız oyun oynarken dizlerimizin çürümesiydi.


Şimdi bazı okuyucularım bana hep şunu soruyor neden ya aşktan ya ayrılık ya da acıdan bahsediyorsun? Mutluluk, huzur ve saadet hiç mi kapını çalmadı diye şakayla karışık sorup duruyorlar. 
Evet diyorum ben de, hepsini her halini en diplerde yaşadım ve halende yaşıyorum. Acının en keskin yanını da yaşıyorum, aşkın en şereflisini, ayrılığın en kirli yanını ve özlemin en dolu hallerini yaşıyorum.  
Ben burada kimseye haddim olmadan bir şey öğretme çabasında değilim sadece bildiklerimi yaşadıklarımı şiir tadında ve dertlerinin zehrini bir dosta anlatarak zerk etme amacıyla içimi döküyorum, bunun dışında ne yaşadıklarımdan gurur duyarım nede yaşamadıklarımdan utanç. Ne sahip olduklarım beni şımartır ne de kaybettiklerim beni üzer, kazandıklarım bir lütuf kaybettiklerim ise dağıttığım servetimdir. 
İçimizi tüketen acıları, bir evi temizler gibi kolayca kalbimizden söküp atamayız. Daha önce de söylemiştim ‘ACIYI YAŞAMADAN ONDAN KURTULAMAZSIN’ sahte dostlar, yalan ve riya dolu insanların içinde yaşamak, sahtekar dost ve akrabalarla aynı sofrada oturup ayakta kalabilmek de ayrı bir başarıdır. Bu yüzden Ömür defterindeki her sayfanın kıymetini anlamamız zor olmasa gerek. Çünkü farkında olmadan ömür defterini karalayıp duruyoruz.


Hayat denen bu garip yol sürprizlerle doludur. Bazen yıllarca tadına ulaşamadığınız en lezzetli hayatı yaşarsınız, bazen de yüzünüz gülümsemeye hasret kalır. Yaşanabilecek ve ya yaşanmış her duygunun tercümanı değilim o yüzden çok fazla detaya inmeden şunu söylemek istiyorum; eğer biri sizi yarı yolda bıraktıysa siz bir başkasından intikam almayın, bunca acınıza rağmen biri gelip acılarınızı dindiriyor ve sizi o kör çukurdan çıkarıyorsa ona saygı duyun, onu sevin.


Çünkü o yüce gönlünüzü, o engin sevginizi en şerefli haliyle hak eden o‘dur. 
Düştüğünüz durumu sizden başka hiç kimse bilemez, düştüğünüz o kör çukurun en karanlık yanını siz bilirsiniz ve bir el o karanlıklardan sizi çıkarmak için size uzanıyorsa o eli öpmek onu tutmak, öyle sanıyorum ki en terbiyeli davranış olsa gerek. 


Acılardan kurtulmak ya da kaçmak hiçbir şeyin çözümü değil çünkü bir kere acı denen o illet ruhunuza yapıştıysa adı her ne olursa olsun artık ondan kurtulamazsınız. Sadece onunla yaşamayı öğreniyorsunuz hepsi bu.
Belki geçmişi değiştirmek ya da yaşananları düzeltmek gibi bir şansımız olmayabilir ama geleceği şekillendirmek ve yaşanması mümkün olan duyguları daha bilinçli ve daha kalıcı bir şekilde gerçekleştirmek bizim elimizde. 

Bunun için sadece kendimize karşı dürüst olmamız yeterli. 
Sahip olduklarımız kaybettiklerimizden daha kıymetli, kazandıklarımız kaybettiklerimizden daha değerli, yaşayacaklarımız yaşadıklarımızdan daha önemli ve yeniden seviyor olabilmemiz, bir daha sevemeyeceğimiz yalanından daha gerçekçi işte bu yüzden geçmişin karanlıklarından kurtulup geleceğin aydınlığına ve ışığına sarılmamızdan başka çaremiz yok. Eğer gerçekten bir çare olsaydı, bir çıkar yol olsaydı mutlaka onu da bulur denerdik. 

ŞANSLI OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMELİYİZ ÇÜNKÜ BİZİM YAŞADIKLARIMIZ, BU DUYGULARDAN MAHRUM KALAN İNSANLARIN HAYALİDİR. Vesselam…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
yıldız sayar
yıldız sayar - 7 yıl Önce

Yani söylemek istediğim mübalağa sanatını hem iyi kullanıyor hemde yerinde yaşıyorsunuz yanlış anlaşılmasın yanıldım derken yaşamadan anlattığınızı düşünmüştüm. Yanıldığım konu buydu

Ömer coşkun
Ömer coşkun - 7 yıl Önce

Adam kendi tarzını koymuş

yıldız sayar
yıldız sayar - 7 yıl Önce

ve yeniden seviyor olabilmemiz, bir daha sevemeyeceğimiz yalanından daha gerçekçi işte bu yüzden geçmişin karanlıklarından kurtulup geleceğin aydınlığına ve ışığına sarılmamızdan başka çaremiz yok.

Yazılarınızı okurken genelde mübalağa sanatını tercih ettiğinizi düşünüyordum ancak üstteki tavsiyenizi okurken yanıldığımı anladım. Başarılar.

Niyazi ateş
Niyazi ateş - 7 yıl Önce

Aynen çok güzel bir yazı keyifle okudum