OLTADAKİ BALIK KANCAYI KIRACAK

1956 da Nilsen ROCKEFELLER ABD başkanı Ayzen HOOVER’E bir mektup yazmıştır. Sayın başkanım. Türkiye’ye iktisadi yardım yapmanıza gerek yoktur. Zira OLTADAKİ BALIĞIN YEME İHTİYACI YOKTUR demiştir. 

Uzun bir yazı olacak ancak geleceğini düşünen herkes lütfen okusun ve okutsun!

Komplo teorisi yazmıyorum ki teorinin komplosu olmaz bunu biliyorum. Herhangi bir parti görüşünede sahip değilim ve var olan partilerin fikri ile zikrinin, teorisi ile pratiğinin zıtlığını çelişki olarak görüyorum.

Taraf olmayan bertaraf olur sözünede katılmıyorum. Kötünün iyisini seçmek zorunda değilim. Bunu yapmanın kabullenmek, sindirilmek olduğunu düşünüyorum.

Tepkimin, düşüncemin yalnız bana ait olmadığınıda biliyorum ve eninde sonunda bu tepkinin çoğalıp doğru olan bir fikir çatısında hayat bulacağına da inanıyorum. Muhakkak bir kaynaktan besleniyorum ve bu kaynağın gerçek Atatürkçülük olduğunu asla saklamıyorum.

Cumhuriyet tarihinin en vaim dönemini yaşıyoruz. Kimin sebep olduğunu, hangi iktidarın günahkâr olduğunu düşünmeyin. Satranç oyunu ilk piyonu hareket ettirdiğiniz zaman başlar, mat ettiğinizde ya da mat olduğunuzda biter. Her hamle oyunun sonunun bir parçasıdır.

Krizler, darbeler, ihtilaller, muhtıralar, terör, soygun, adam kayırma, yandaş olma, hortumlama, rüşvet, talan vb liyakatsizlik kaynaklı birçok sorun yaşamış ülke olarak, geçmişte yaşananların hepsini, satranç tahtasında birer hamle olarak düşünün. Sizinde bildiğiniz gibi oyunu iyi oynamadığımız aşikar.

11 Kasım 1938 den sonra başlayan “Milli Şef” döneminden bu güne dek her iktidarın, bu güne katkısı olduğu su götürmez gerçek ve masum olan iktidar yok.

Aslına bakarsanız iktidarların günahı yok. Bir deyim vardır. “Merkebi mektep müdürü yapanlar, dershanelerin ahıra dönmesinden şikayet edemezler” Suçlu 1946’dan beri yanlış insanı iktidar yapan halkın ta kendisidir. Aynı zamanda hiç suçu yokmuş gibi çuvaldızı karşıya batıranda halkın ta kendisidir.

Bunları tartışmanın bize bir faydası olmayacak. Mevlana’nın dediği gibi “Dün dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek gerek”

Dünü dünde bırakalım ve bu güne bakalım. Ekonomik sorunlarımızın son 20 yıllık sürecinide bir kenara atalım. Size içinde olduğumuz seneryodan bahsedeyim. Kod adı: S 400 ama konunun derinlerine inelim biraz. Çok derinlerine değil kıyılarında gezelim.

Türkiye 2012 yılında hava savunma sistemlerinin olmadığını NATO da dile getirmiş, talep etmiş ve 2 ABD 1 ALMANYA bataryası olmak üzere 3 Patriot bataryası ülkemize kurulmuştu. NATO Ağustos 2015 te kurulan bu bataryaların iptalini açıkladı ve bu bataryalar götürüldü. Sadece İncirlik hava üssünde İspanyol’ların demode, pek işe yaramaz PAC 2 hava savunma füzeleri kaldı.

Hava savunma sistemi olmayan Türkiye mevcut tehditler nedeniyle hava savunma sistemi almak istediğini dile getirerek birçok ülkenin kapısını çaldı. Kimse bu savunma sistemlerini bize satmadı. Rusya hariç.

S 400 hava savunma sistemlerini Rusya’dan aldık. Silahı satan ülke ile alan ülke arasında bir anlaşma yapılır. Sen bu silahı bana karşı kullanmayacaksın, bende sana bu silahı kullanmanı gerektirecek bir saldırı yapmayacağım. Yani “biz dostuz”.

ABD, S 400 alırsak birliklerini Türkiye’den çekeceğini, Yunanistan’a taşıyacağını söylüyor. ABD nin ortadoğuda, daha doğrusu İran ve Rusya’da kullanmayı planladığı NÜKLEER SİLAHLAR İNCİRLİK HAVA ÜSSÜNDE. Yani İncirlik’te ABD’NİN atom bombaları var.

Bu kısımda bir durum değerlendirmesi yapalım. Hava savunma sistemi almama müsaade etmeyen ABD, Adana’da bulunan kendi hava üssünü korumak için hava savunma sistemi bulunduracak, bunu benim menfaatim için değil kendi menfaati için kullanacak.

Sen Rusya ve İran için benim ülkemde nükleer silah bulunduracaksın yani, beni açık hedef haline getireceksin ve hava savunması yapmamı istemeyeceksin. “Neden?” diye sorsak ayıp olmaz muhtemelen.

S 400 ALIRSAN SANA EKONOMİK YAPTIRIMLAR YAPACAĞIM!

Dolar tetikte bekliyor, dış borç kanayan yara, iç ekonomik dengeler alt üst, enflasyon yine canavara dönüştü ve halkın karnını kemirmeye başladı, faizler yanıma yaklaşma edasında. Bunun üzerine ekonomik yaptırım tehditi ne anlama geliyor?

Bunun ne anlama geldiğini söylemeden önce bir ekleme daha yapmak gerekiyor. ABD İran ambargosunda Türkiye’nin muafiyetini kaldırıyor. Bunun anlamını da açıklayayım.

Türkiye, dünyanın en kaliteli petrolü olan İran petrolünü takasla ya da vadeli şekilde alıp en düşük rafine maliyeti ile iç piyasaya veriyordu. Elektriğin %39 unu petrolden, petrolün %96 sını dışardan alıyoruz.

ABD li Trump amca diyor ki; İran’dan petrol almayacaksın. Hatta kimse İran’dan petrol almayacak. Irak’tan, BAE’den alacaksınız. Kendi tekelinde olan petrolleri dayatıyor. Nakit ve yüksek fiyata alacaksın demektir bu.

Bu durum ülkemizde enerji maliyetlerinin, dolayısıyla tüm maliyetlerin yeniden artmasına, yeni zam yağmurlarının başlamasına neden olacaktır.

Tekrar ekonomik yaptırımlara dönersek, zam yağmurlarında ve ekonomik depresyonda birde ekonomik yaptırımlar ne anlama gelir söyleyeyim.

İç kargaşaya, isyanlara, ayaklanmalara sebep olur. Kapanan binlerce fabrika, işsizlik, cari açık, enflasyon ve yüksek faiz anlamına gelir.

Binlerce tır silah verilmiş, araplardan milyarlarca dolar para desteği almış olan PYD yanı başımızda tetikte bekletiliyor. Akdeniz’de birçok devletin deniz donanmaları konuşlanmış durumda ve Akdeniz’e açılacak koridorun bekçiliğini yapıyorlar.

Oyunu görüyormusunuz? Güneyde Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozarak bir koridor açacaksınız, İran’ı kıskaca alıp ekonomik yaptırımlarla içyapısını bozacaksınız, Türkiye’nin ekonomik zaafını ve iç dinamiğini bozacaksınız ve final.

Final Vaad edilmiş kutsal topraklarına adım adım yaklaşan İsrail’in bölgede güvenliğini sağlamak ve ortadoğunun yeni şeklini belirlemek. Yani bölünmüş ve parçalanmış ülkeler. Sonra sömürülen öz kaynaklar. Tıpkı Irak, Libya, Yemen, Fas, Tunus, Sudan, Mısır gibi…

Bu oyunu oynarken, oyunu bozacak iki millet var. Birincisi İran halkı, ikincisi Türk halkıdır. Bu süreci doğru şekilde yönetecek olan hükümetler ve halk ancak bu oyunu bozacak güçtür. İran düşerse Türkiye, Türkiye düşerse İran düşer. Çünkü bu ülkeler bölgenin kadim devletleri ve her ne yaşarsa yaşasın bölgeyi domine eden ülkelerdir.

S 400 almaktan vaz geçsek bile, geri adım atsak bile İran ambargosu nedeniyle çok bir şey değişmeyecek. Ekonomik yaptırım tehditi kalkacak ama ekonomik yaptırıma gerekte kalmayacak kadar kötü olacağız zaten.

“S 400 almayacağım, F 35 leride almayacağım ama sende İran ambargosundan muaf tut, çünkü enerji benim için önemli” desek bile hayır diyecekler. Çünkü istenilen Türkiye’nin diz çökmesi. Sonuç değişmeyecekse o zaman S 400 ler alınmalı. Sonuç ne olacak?

Provakasyonlar olacak, sokağa çıkmaya, ayaklanmaya müsait psikolojiler hazırlanacak. Ekonomik sorunlar yüzünden isyan edenler olacak ve bunların hepsi finalin bir parçası olacak. Yani bizi mat etmek için adım adım yapılan hamleler olacak.

Hatırlayın İran’da sokağa çıkan halka karşı Trump “tam istediğimiz gibi” tabirini kullanmış ve İran halkı hak ettiği güzelliklere ulaşmak istiyor demişti. Ancak 1 ay önce dünyadaki en büyük sel felaketini yaşayan, 100 kişiye yakın ölünün olduğu, İran halkına insani yardımlarıda engellemişti. Nasıl olur hem halkın güzel şeyler yaşamasını dile getirip hemde insani yardımları kesiyor ve engelliyorsun?

Amaç hiçbir zaman halk değildir. Halk umurlarında değildir. Tıpkı, Irak’ta, Libya’da olduğu gibi. 

Peki, biz ne yapmalıyız. Herkes sorun anlatıyor ve çözüm sunan yok. Çözümü söyleyeyim arkadaşlar.

UNUTMAYIN HALKIN NE YAŞADIĞI ABD’NİN UMRUNDA DEĞİLDİR. SİZİN MENFAATİNİZ İÇİN HİÇ BİR ŞEY YAPMAZLAR VE BUNU HİÇ BİR YERDE YAPMADILAR.

Çok zor günler yaşayacağımızı bilelim ancak bunu 2. Kurtuluş Savaşı gibi düşünelim. Tıpkı önceki Kurtuluş savaşımızda kuru ekmekle, yırtık fistanla, boş tüfekle, süngü ile savaşan o kutlu insanlar gibi cefasını çekerek yarınlara sefa sürecekleri bir ülke bırakabilmek için mücadele eder gibi mücadele edeceğiz.

Kürt halkına Kürdistan şarkıları söyleyecekler. Bu ülkenin her bir sahibi kadar sahibi olan Kürt halkı bilmelidir ki bu şarkıları Irak’ta çok söylediler. Şimdi Irak’ta ne huzur, ne namus, ne de öncekinden farklı bir hayat yok.

Bu yüzden asıl oyunu bilerek, asıl amaçlarını bilerek bu şarkıları dinle. Yıllardır bu oyunun final sahnesinde oynatmak için Kürt halkına yapılanların meyvesini toplamak istiyorlar. ABD PKK ve PYD ye hayrına silah vermedi. Kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak için verdi.

Milli seferberlik ilan edilmiş gibi enerjide tasarruf dönemi başlamalıdır. Su, elektirik, doğalgaz ve yakıt giderlerini artık çok kontrol ederek kullanmalıyız.

Bireysel olarak ekonomik tedbirler almalıyız. Enflasyon karşısında eriyen Liramıza rağmen döviz alımlarını durdurmalı, kendimizi garantiye alırken ülkenin geleceğini tehlikeye attığını bilerek dövizi değerlendirmeliyiz.

Sanayicimizi zor günler bekliyor. Yüksek maliyetler ile ihracaat yaparken rekabet şansını yitiren bir ülke olacağız. Sanayicimiz bu kıskaçta desteklenmeli ve maksimum döviz girdisine ulaşmak için beslenmeli, gerekirse işçisi yarı maaşla çalışmalı ama o fabrikalar kapanmamalıdır.

Mevcut iktidarı, muhalefeti eleştirmeyi bırakmanın tam zamanıdır. Bir olmazsak, diri olamayı bir kenara bırakın yok oluruz. Bozguncular olacak, kurtuluş savaşındaki kadar öz veriyle hareket eden halk olmayacak ama herkese tahammül ederek yaşamalıyız.

Ayrımcılık yapmadan, bozgunculuk yapmadan sürece hazırlık yapmalıyız. Sosyal medyada galeyana getiren, halkı sokaklara dökmek için türlü oyunlarla provakasyonlar yapılacak sakın kanmayın. Temel soru şu olmalı. Bu yapılan kimin faydasına olacak?

Devlet bizim devletimiz, vatan bizim vatanımız ve bizden istedikleri ortada.

VE UNUTMAYIN BU SALDIRIDAN DİM DİK AYAKTA DURAN BİR ÜLKE OLARAK ÇIKARSAK, GELECEĞİN TÜRKİYE’SİNİ KİMSE DURDURAMAYACAK VE ÇOK GÜZEL GÜNLER YAŞAYACAĞIZ. Hergün ölmektense bir kez ölmeyi göze alan asil  milletin kutlu mihmandarı ne demişti? Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.

Sadece bir vatansever!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
Resul arslan
Resul arslan - 5 yıl Önce

Çok güzel bir yazı olmuş keşke herkes ülke menfeatini kendi menfeatindenüstün tutsa ozaman hiçbir sorun kalmaz ama ne yazık ki lüks ve marka tutkusu asli ihtiyaçların önüne geçmiş teşekkür ederim bu yazı için

halil çolak
halil çolak - 5 yıl Önce

Yůreyinize kaleminize saglik..