NEZAKET VE HÜSEYİN AMCA

İş stresi son zamanlarda çekilmez oldu. Son birkaç yıl ticaretin kabuk değişim sürecinden kaynaklanan onlarca sorun nedeniyle stres denilen virüs vücudumuzun bir organı haline geldi. Bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu sosyal faaliyet ve doğa sporları yapmak.
 
Hafta sonları havanın müsait olduğu günlerde yamaç paraşütü yapan arkadaşlarla buluşuyoruz. Önce haftanın stresini gökyüzüne serpiştiriyor ve yere daha sakin bir psikoloji ile iniyoruz. Dinginliğimizi orman park alanında sohbet ederek pekiştiriyoruz.
 
Bu hafta sohbet dönüp dolaşıp siyasete geldi. Hükümetin politikaları, Ortadoğu’nun son durumu, ülkemizin geleceği gibi malum konular. Radikal bir yaşam tarzı olan Ali Boz da aramızdaydı. Efsane fıkraları olan birisidir. Elektrik mühendisliği haricinde diploma koleksiyonuna 2 fakülte diploması daha eklemiş aynı zamanda usta bir denizci olmayı başarmış birisidir. Yelkenlisi ile haftalarca denizde seyrüsefer halinde yaşayan yelkenli haricinde yamaç paraşütü ile gökyüzünü bizimle paylaşan maceracı, matrak biridir.
 
Ali abi sohbet esnasında ülkenin temel problemlerinden birinin hak edenlere hak ettiği şeyleri söyleyemediğimiz olduğunu söyledi. Bunun sebebinin de makam, mevki kaygısı, iş kaygısı, gelecek kaygısı gibi kaygılar olduğu söyledi. Haklıydı. Kaygılarımız olduğumuzdan farklı davranmamızı sağlıyor dedim. Dur bir fıkra anlatayım dedi.
 
Güneydoğu’da bulunan bir köyde Hüseyin isimli yaşlı bir amca yaşar. Bu amcanın hemoroid problemi vardır lakin hem rahatsızlığın toplum içerisindeki algısı hem de ahlaki genel durum nedeni ile bu konu çok dillendirilemez. Hastalık ileri boyuta gelmiştir. Köy ve civarda doktor yoktur. Hüseyin amca acılar içinde gezinirken bir haber gelir ki müjde gibidir. Köye yıllar sonra ilk kez doktor tayin edilmiştir.
 
Yıllardır hastalıklarına çare bulamayan köylüler doktor gelince sağlık ocağının kapısında kuyruk olurlar lakin Hüseyin amca bir türlü kuyruğa giremez. Doktora nasıl derdini anlatacağını bilemez. Sıkıntısını anlayan birkaç kişi sonunda Hüseyin amcayı doktora gitme konusunda ikna eder ve Hüseyin amca nihayet doktorun karşısındadır.
 
Doktor bey köyümüze hoş geldin. Allah senden razı olsun, devletimize zeval vermesin diye minnet ve mahcubiyet duygularını ifade etmeye çalışır. Doktor yoğunluktan acele derdini anlatmasını ister ama Hüseyin amca tarif edemez. Doktor kasılarak derdini anlatmaya çalışan Hüseyin amcanın derdini anlar nihayet. Tamam amca tamam anladım der ve bir fitil verir. Bunu “gübür” den al der.
 
İlacı alan Hüseyin amca kahveye gelir ve “gübür” ne demek öğrenmeye çalışır. Öğrenemez. Bu süreç on gün sürer. Hüseyin amcanın rahatsızlık yine artmış ve kıvranırken arkadaşları doktora gidip bunu tekrar sormaya ikna eder. Doktorun karşısına gelir ve mahcup ifade ile doktor bey ben “gübür” bulamadım der. Doktor yanlış anlamışsın bunu “anüsten” alacaksın der. Amca yine tamam der ve çıkar. Kahveye gelir yeni polemik anüs nedir? Bu polemikte on gün sürer. Sıkıntı hat safhaya ulaşmıştır ve kıvranmaktadır. Arkadaşları zorla doktora tekrar gitme konusunda ikna eder. Hüseyin amca doktorun karşısına çıkar ve yine kıvranmaya başlar. Doktor derdi yine anlar ama nezaketin anlamsız olduğunu düşünüp aleni bir şekilde ne yapması gerektiğini argo tabirler ile anlatır. Bu kısmı sansürledim ama siz anlamışsınızdır. Konu artık Hüseyin amca tarafından anlaşılmış ve tedavisi başlamıştır.
 
 
Doktor bu diyalogu arkadaşı ile paylaşırken şu şekilde ifade eder. Herkesin anladığı bir dil vardır. Bu dil haricinde kullandığın dil karşındakini tedaviden uzaklaştırır. Bu nedenle kim ne hak ediyorsa ona onu söyle ve tedavisine yardımcı ol. Bu ülke duyması gerekenleri duymayan hastalar yüzünden hasta bir ülke olacak demiş.
 
Yani etrafınızdakilere açıkça FETÖCÜ, YALAKA, BÖLÜCÜ, HAİN … diyebilirsiniz. Demelisiniz. Etrafımızdaki insanları tedavi edelim. Ne olduklarını açıkça kendilerine söyleyelim.
 
 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.