KENDİ RIZASIYLA ZARARA GİRENE MERHAMET EDİLMEZ.

Yeryüzünü yaşanabilir kılan tek şey ‘‘MERHAMET ‘dir’’ Merhameti; Allah, kendi nurundan bir katresini insana nakşetmesiyle ruhlara işledi. İnsanlar birbirlerini tanımadan da sevebilsin diye. Hiçbir gereği yokken, biri diğerine zarar vermesin, zulüm etmesin diye. İffetine, malına, canına zarar vermesin, tok olan aç olanla ekmeğini bölüşsün, güçlü olan zayıfı hor görmesin, başka bir canlıya zarar vermesin, yaralı bir kediye veya kanadı kırılmış bir kuşa yardım edilsin diye. 

Bu ahlakı bir Din sisteminin içinde birleştirip insanlara öğretti. Merhamet, bir annenin 9 ay 10 günlük bir sancının karşısında dayanma gücüdür. Doğumdan sonra o yavruyu hayatı boyunca şefkatle büyüten, süt çeşmesini göğsünde taşıyan o annenin uykusuz kalmayı umursamadan kendisinden bir parça olan o cana sevgiyle tahammül etmektir. Bir babanın kendisini aç bırakıp evlatlarını doyurmanın azmidir. 
Bir kardeşin diğerinin yanağını okşamasındaki hikmet, bir ablanın kardeşine anne olma heyecanı, bir komşunun diğer komşusuyla yemeğini paylaşmanın sevinci, bir insanın diğer bir insan için dua edip kendisinden daha iyilerine layık olmasını temenni etmesinde ki itikadıdır. Merhamet, Zulüm gören bir halkın imdadına koşup onların adil ve insanca yaşamasını sağlamak için ölümü göze almanın imanıdır. Merhamet, adaletle nakşedilmiş bir ruhun hikmetle dikilmiş halidir.Herkes bir şeyler iddia eder herkes bir şeyleri savunur ya da bir şeylere inanır. Çünkü insan inandıklarıyla yaşar ve öğrendikleriyle ölür. Anlaşılmaz olan ölüm değil yaşamdır aslında. Eğer anlayabilseydik yaşamı, ölümü anlamak gibi bir derdimiz olmazdı. 
Ölümü öldürmek için mutlaka hayat denen o ince çizgiyi objektif bir pencerede analiz ederek, ihsanlarla donatılmış bir bedeni, ikram dolu bir hayatı veren zat-ı Kerimin azametinin karşısında çaresiz ve aciz olduğumuzun idrakine varırdık.Dikkat edin ülkeler, insanlar, düşmanlar hepsi bir diğerini ölüm ile tehdit ediyor. Ölüm tehdidinin mutlaka ama mutlaka ölmek üzere yaratılmış bir insanda ne derece bir korku oluşturduğunu görünce, bu korkuyla hareket eden insanlara acımaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Yaşamları boyunca hiç bir şeye sahip olamamanın maddi veya manevi külfetinden korkmayanlar, gizli olan ecelin eninde sonunda mutlaka tecelli edeceği halde hiç ölmeyecekmiş gibi hayatı yaşanmaz hale getirerek yaşayan bir ölü olduklarının farkında değiller.
Ülkemiz, Dünyanın nazarını çekmekten fazlasını yaşıyor. 15 yıl önce beş on ülkenin dışında varlığımızdan habersiz bir Dünya vardı ama şimdi Dünyaya duruşuyla yön veren, düşmanlarının gücünü hiçe sayan, nerde zulüm gören bir mazlum varsa orda sesini yükselten, öldürmeyi iyi bildiklerini zalimlerin yüzüne söylemekten çekinmeyen bir Türkiye var. 65 yıldır bu ülkede birçok defa darbeler oldu birçok cana kıydılar ve birçok kişi ülkesinden sürgün edildi vatan hasretiyle bu dünyadan göç etti. 
Darbe olduğunda sessiz kalıp evlerine kilitlediler kendilerini. Korktular ya da yalanlara inandılar. Yapılan her darbe ülkeyi 20 yıl geriye götürdü fen, bilim, tıp, teknoloji vs.. her alanda batıya gebe kalıp onların keşfettikleriyle yaşadık. Ancak şimdi her şey değişti...!!!Ölümün hiçbir zerresinde korkmayan insanlar yetişti bu topraklarda, iffet ve şerefine kastedilince zalimin şah damarını kesen bir Türkiye doğdu. Dünya bu ruha hayran kaldı ve düşmanlar dahi bu inancın, bu imanın karşısında nasılda titrediler. 
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şöyle der; Bu dünyada ki en büyük hakikat imandır. Hakiki imanı elde etmiş bir insan, bütün kâinata meydan okur.Eğer biz Dünyadaki mazlumlara, Müslümanlara ve özelliklede bize yapılan bunca saldırıya rağmen kendi içimizde suçlu aramaya devam edersek, bizi bize düşman edenlerin ağzından çıkan cümlelere itibar ederek hareket edersek, kendi Devletimize düşmanca yaklaşırsak, komşulardaki ateşi görmezden gelirsek, bebeklerin öldürülmelerini görmezden gelirsek, insanların hiç uğruna öldürüldüklerine sessiz kalırsak zarara girmiş oluruz. 
Komşudaki ateş bize de sıçrar, biz kendimizle uğraşırken düşmanlarımız bize saldırmak için planlar yapar. Bizim bebeklerimizi evlatlarımızı öldürmek için bize saldırmanın bahanelerini geliştirirler. Bu bir ziyandır ve bu bir zarardır. ‘‘ kendi rızasıyla zarara girene merhamet edilmez çünkü o Merhamete layık değildir.’’Korkmamalıyız. Ne şeytandan nede onun evlatlarından. Ne düşmandan ne de onların korkak askerlerinden. 
Bizim yeryüzünde fesat çıkartmak isteyenlerle savaşımız kıyamete kadar sürecektir. Bizden önce atalarımız bu savaşı başlattı biz devam ettirip evlatlarımız bitirecektir. Her yerden saldıracaklar ırk mezhep din kültür vs.. ama başaramayacaklar. Onlar bizlerle göğüs göğüse çarpışacak kadar yürekli değiller zaten bir defa bu aptallığı yaptılar ve Çanakkale’de bunun bedelini ödediler bu bedeli kıyamete kadar unutamayacaklar. O yüzden bizi susturup, iftiralarla bastırıp, aramızda fitne çıkartarak bizi kendi akrabalarımıza kendi kardeşlerimize vurdurmayı denediler. 
Bizi kendi adliyemizde kendi hâkimlerimize, savcılarımıza suçsuz günahsız yargılatıp mahkûm ettirdiler. Bizim silahımızla bizi vurdular. Bizim uçağımızla Meclisimizi vurdular. Bizim tankımızla üzerimizden geçtiler. Ama bir şeyi unuttular!! Allahın planlarını. Çünkü Allah plan yapanların ve tuzak kuranların en hayırlısıdır.Ebrehe o büyük yenilmez ordusunu toplayıp filleriyle Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. 
Allahın kudret ayağının bulunduğu Kabe-i Muazzamayı yerle bir etmek için. Sonları nasılda hüsranla bitmişti. Küçücük kuşlar kocaman filleri nasılda perişan etmişti. Leşleri o mübarek beldeyi kokutmasın diye yağmurlar yağmış ve kibirleriyle birlikte zalimler cehenneme sürüldüler.İşte nasıl ki- fil sahipleri ebabil kuşlarını hesaba katmadılar, tank sahipleri de milleti hesaba katmadılar. Şimdide ebrehenin karunun firavunun ebucehilin torunları bu ümmetin imanını hesaba katmadan tüm gücüyle terör örgütlerini maşa olarak kullanıp saldırıyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar Zafer ALLAHIN olacak. Bize düşen tek şey; ne cennet sevdası nede cehennem korkusu, sadece Allah’ın rızası için korkmadan, çekinmeden, hüzünlenmeden ölüme yürümektir. O zaman belki merhamet sahibinin merhametine layık olabiliriz. Vesselam…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.