İNANMAMIZ YANILMAMIZA ENGEL DEĞİLDİR

Hepimiz bir duygunun sempatisi ile harket ederken, yanılgı dediğimiz çıkmazlarla dolu ve kaybetmenin ruhunu taşıyan tek duygu olan o hayal kırıklığını yaşayabiliriz. Yaradılışımızda muhtemel olan ama bilinçaltımızda mümkün olmayan bazı hissiyatlar vardır buda bizi inandığımız halde başaramayacağımız bazı eylemlerin gerçekleşmesinde esbap olduğumuz gerçeğini malesef değiştirmiyor.

İnanmak ile başarmanın, başarmak ile pes etmenin, pes etmek ile yenilmenin arasındaki ince çizginin ve sarsılmış duygunun hayat bulması ile başlayan umutsuz bir bekleyişin hikayesi gibidir hayal kırıklığı. Herkesin tanıdığı ama kimsenin hatırlamadığı bu alışkanlık zamanla bağımlılık haline gelir. Vaktinde elde edilemeyen mutluluğun adı olan huzursuzluk, artık bir alışkanlığın ötesinde, hayatımızın bir parçası olur. Herşeyin ve her duygunun uç noktalarda yaşanması ne kadar zararlıysa, tüm alışkanlıkların ve inancın yetersiz kaldığı ''kıskançlık'' denilen o anlamsız kanununun, aslında aşkın dip noktalarında oluştuğunu bilmek buna inanmaya yetmiyor çünkü inanmak yanılmaya engel olmadığı gibi, yanılgı ise inancın eksikliğinden gelmiyor. 

YANILGI GÜVENSİZLİKTEN, İNANÇSIZLIK İSE ŞÜPHEDEN DOĞAR
Hayatlarının gidişatını ve ilişkilerinin temelini güvensizlik ile şüphe üzerinde yaşatan insanlar, yüreklerinde eksik olan sadakatin bir kaç numara düşüğünü barındırır. Buda hata yapma alışkanlığını yanlış yapma bağışıklığına devretmenin başlangıcı gibidir. Hata, ismi gibi bilinçsizce yapılan bir eylemdir. Ama Yanlış kasden ve bilerek yapılan bir eylemdir. Aşkın hata veya yanlışı kabul etmediğini ya da şüphe ile güvensizliği benimsemediğini hatırlatmamın bir sakıncası yoktur umarım. Çünkü bunlardan sadece bir tanesi bile o kutsal duyguyu katlemeye yeter ve artar.

Komedi ile mizahın, acı ile dramın birbirinden farklı olduğu bu dünyada kaçmak ile bıkmanın, kaybetmek ile vazgeçmenin arasındaki belirgin farkı sadece bizim gibi insanlar algılayabilir. 

Nasıl ki sahip olmak özlemek duygusunu ortadan kaldırdıysa, vazgeçmek te inanmak hissini öldürür. Gerçek olan aşk hikayelerinde kavuşmak nasıl imkansız ve gülünç bir durumsa, üç bölümden oluşan dramatik bir komedi sahnesinde ağlamak ta öyle bir şeydir. Yani anlayacağınız dostlar hapis olan bir bedende özgürlüğü aramak, karanlık bir odada gözlerini açarak ışığı aramak kadar aptalca birşeydir.  

Sevgi dediğimiz o kimyasal kusur belkide bizi kusursuz birer tecrube sahibi yapıyordur. Bunu bilemeyiz bildiğimiz tek şey en iyi yaptığımız şeyin kaçınılmaz olduğudur. 

O da beceriksiz bir aşık olduğumuz gerçeğidir. Böyle bir analizde bulunduğum için bir çoğunuz beni yargılayacak hatta beni suçlayacaksınız ama derin düşüncelerinizde haklılığımı düşündüğünüzde ne kadar isabetli bir tahlilde bulunduğumu sizde kabul edeceksiniz. Gerçek duyguların tercümana veya rehbere ihtiyacı yoktur. Gerçek duygular yaşanmış ve gerçekleşmiş yani tekrarı olmayan tahakkuk etmiş bir eylemin tartışmaya kapalı ve geri dönüşü olmayan bi hale girmesidir. 

üstesinde gelebilmek için umut ile vicdan duygusunu tatile çıkartmak gerek. Zira insanı ya umut yada vicdan öldürür... Vesselam.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
Mucize
Mucize - 7 yıl Önce

Güzel yüreklim..

Tolga
Tolga - 7 yıl Önce

Abi idolumsun her zaman

Seher
Seher - 7 yıl Önce

Canim yüreğine saglik

Seher
Seher - 7 yıl Önce

Canim yüreğine saglik

(?)
(?) - 7 yıl Önce

doğru bende inandım ve yanıldım..