HİKAYELERİN GÜCÜ

Bir türlü konuya giremez, lafı uzatır da uzatır. Sonra onaylaman beklentisi ile bir kurgu gelir karşına. Tepkimiz belli. Ya kardeş bana hikaye anlatma. Bu ya da buna benzer onaylamadığımız veya onayladığımız hikayeler. Ben size hikaye anlatmayacağım. Hikayenin gücünü 1-2 satırda kendimce anlatacağım.

Bebekliğimizden itibaren masallarla büyürüz, sonra bunlar hikayelere dönüşür. Kafamızda bir hayal kurarken, illaki bir kurgu temelinde düşünürüz. Bebeklikten gelen bu tanıdık bildik masal ve hikayeler, yaşamımız boyunca bizim algımızı şekillendirir. Bu nedenle insanlar ikna olmak için mutlaka bir hikayeye ihtiyaç duyarlar. Bu hikayeler salt gerçekler, köpürtülmüş gerçekler ya da salt kurgudan da ibaret olabilirler. Neticede çocukken olmayan masallara inanmadık mı ? Büyüyünce de masallara inanmayacağımız gibi bir yargıya varabilir miyiz ? 

Günümüzde toplumsal algıyı hem tüketim, hem de siyasi anlamda yönetmek için hikayeler ortaya konulur. Bu hikayeyi “satın alanlar” ya da bu hikaye üzerinde “temalar” oluşturanlar, hikayeyi öyle bir köpürtürler ki, sonunda kendileri de gerçekliğinden zerre şüphe duymayacak noktaya, yani Şizofreni sınırına kadar gelirler.

Elbette hepimizin bir hikayesi ve kendi gerçekleri var. Birbirimize dürüst olmadığımız kesin, aynı şekilde kendimize karşı da dürüst olabilmemiz mümkün değil. Aynı şekilde “köpürtücüler” gibi, kendi uydurduğumuz hikayelere bir gün gelir, kendimiz de inanırız ve böylelikle gerçeklikten uzaklaşırız. 

Ben bugün şöyle bebekliğimden itibaren bana anlatılan masalları, hikayeleri şöyle bir gözden geçirmeye başladım. Sonrasında da yetişkinlik dönemimde anlatılan hikayeleri. Kendimce çok şeyler çıkartabiliyorum. Ya Siz ?

Sevgilerimle,

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.