ÖZLEMEKMİŞ OYSA SEVMEK

Özlem ve vicdan duygusu bedenin aynı yerinden can buluyor. Çünkü İkisinin de sızısı göbek ve bel kısmından başlar omuz ve göğüste birleşir. Yorgun ve umutsuz birazda kırılmış ve kaybetmiş görünürsün. 

Daha sonra boyun ve ense kısmında kilitlenir. Çözümsüzlük ve gurur içeriye korku ve aldanmışlığı salar. Ondan sonrasına geçmemeli, eğer geçerse akıl denen Nimetin işlevi hasar görür. Şayet o sızı boyun ve ense kısmından beyine giderse sadece ruh değil beden de hasar görür öyle ki anlaşılması zor, izahı mümkün olmayan yaralar insanın içine içine yayılıyor. Kendini önemsememek, kendinden kaçmak burada başlıyor.

Biri düşünmek için diğeri üşenmek için verilen aykırı ama yapışık bu iki hissi sadece ve sadece azamet sahibi bir Padişah verebilir. Başka türlüsü mümkün değildir. Özlerken, insanın kendisine bile itiraf edemediği bir hasret oluşuyor ve bu özlem hem utanma duygusunu hem de sadakat duygusunu bir arada yaşatıyor. Sadakat bedenini korumakla bitmiyor aslolan kalbinin mahremiyetini koruyabilmekte, orada iki kişiye asla yer yoktur.

 Orda, onun için merhametli bir düşünceyle, mutluluğu ve saadeti temenni ediyorsun. Hiçbir beklenti içerisinde olmadığın halde onun iyi olmasını istiyorsun. Senin yokluğuna rağmen senin güveninle yaşadığını bilmek sana iyi geliyor. Bu acaba seni zayıf mı kılar? Yoksa gururlu mu bilinmez ama güçlü kılmadığı kesin. ^^kalp kalbe karşıdır^^ felsefesi burada tahakkuk ediyor. Bu cümleyi kuran mübarek her kimse demek ki bu duyguyu en diplerde yaşamış ki kalbin karşısındaki diğer kalpten oldukça emin’miş ki üç kelimelik bir cümleye, dünyaya dar gelen duyguları sığdırmış. 

Vicdan’a gelince; O daha çok içindeki masum, duyguları kirlenmemiş ama yaramaz olan çocuk gibidir. Bir insanı, hayatı temiz ya da kirlerle dolu olmasından dolayı suçlamamak gerek çünkü nasip denen bir teslimiyet anlayışı vardır. Verilen veya verilmeyen her şeyin tek bir sahibi var ve bu sahip malını mülkünü istediği gibi kullanır. Ama insan, bir tek sineğin kanadını yapamayacak kadar aciz olmasına rağmen Dünyanın sahibi gibi davranması yok mu? Ahhh İşte o kibir, ruhun şeytanlık zihniyetini tetikler. Şeytani düşünce ruha işlediğinde kolay kolay arınmıyor bir deliği kapatırken iki delik açılıyor. 

Bir çukuru kapatırken bir bakıyorsunuz daha büyük bir çukur açılmış. Halbuki o yaramaz ama adaletli çocuğun dünya görüşü devam etseydi, herkes nasılda mutlu olurdu, güven denen duyguyu kaybetmez ve insanları sevmekten keyif duyardı. Bu dünyada dertsiz bir tek canlı yoktur herkesin maddi veya manevi dertleri vardır. 

Bunun bir kısmını yakınlarımız arkadaşlarımız biliyor ama bir kısmı da sadece kendimizde gizlediğimiz, mezara götüreceğimiz şeylerdir. Paylaşamadığımız için ne çok kedere bürünüyoruz, ne çok üzüyoruz kendimizi değil mi? Paylaşabilsek yükümüz hafifleyecek, sanki biraz daha dinlenmiş olacağız. Emin olun dostlar, bu dünyada hangi derdimiz bizi üzüyorsa ondan kurtulmalıyız onu bırakıp, terk etmeliyiz. Bir daha onunla muhatap olmayalım, eğer para bir dertse ondan kurtulalım. Eğer parasızlıksa dert?

Ondan da kurtulalım çünkü sahip olamayacağın bir hayal belki de sana acı verecek bir cezadır. Bunu asla bilemeyiz. Beklide elimizde her ne varsa ona kanaat edip gönül zenginliğini yaşayabiliriz bu bizi bir kulun karşısında zayıf yapmadığı gibi bir başka kula da muhtaçta yapmaz. 

Özlemekmiş, sevgiymiş, güvenmekmiş ya da ne bilim inanmakmış bunların anlamsızlaştığı bir dünyada kendimizi düşünüp kendimizi mutlu etmek bencillik değildir. Ne güzeldir bir şeyi bilmek, bir şeyi öğrenmek, o şey hakkında tecrübe sahibi olmak. Gerçi biz alışığız aynı yerden birkaç yara almaya, tek kurşun bizi öldürmez düşüncesi bu milletin dışında hiçbir millette yoktur her halde Türk filmlerinin kahramanlarının her filmde zor ölmelerinden kaynaklanıyor. 

Hatta bazısına silah bile işlemezdi J işte buda bilinçaltımızın bize attığı en büyük kazıktır. Duran bir kalbiniz varken gelip onu tekrar çalıştıran biri yoksa hayatınızda sizin için üzülürüm. Ama siz benim için üzülmeyin hamdolsun kalbim çalışıyor ve onu bana hissettiren insana teşekkür etmem gerek. Biraz inatçı, biraz da kararlı olması ne güzel de insana önemli olduğu hissiyatını veriyor. 

Bülbül havalanmış yüksekten uçar, has bahçem içinde gülüm var benim. Seni seven Âşık serinden geçer, güzeller içinde yârim var deyip Ben seni severim can ile candan, insan kemlik bulmaz sevdiği yardan Canım esirgemem Vallahi senden, götür sat pazarda kölem var deyip. Vesselam…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.