KIDEM TAZMİNATINDA UZLAŞMA SAĞLANAMADI
Uzun zamandır ülke gündeminde güncelliğini yitirmeyen kıdem tazminatı konusu Çalışma Meclisi’nde bir araya gelen taraflarca tekrar masaya yatırıldı. Hükümetin temelden değiştireceği yeni kıdem tazminatı sisteminin mevcut taslağı, işsizlik sigortasına benzer olarak, işverenler tarafından yatırılacak primlerin bir fonda değerlendirilmesi şeklinde yapılandırıldı.
TOBB’un da dahil olduğu birçok taraf, kıdem tazminatı sistemine işsizlik sigortasının esas alınmasını, işsizlik sigortasında birikmiş olan mevcut tutarın kıdem tazminatı fonuna aktarılmasını, fonun hem kıdem tazminatı hem de işsizlik fonu olarak kullanılmasını savunuyor. Önerilen sistemde işçinin hesabında biriken tutarlar internet vasıtasıyla işçi tarafından görüntülenebilecek ancak evlilik ve askerlik de dahil olmak üzere hiçbir şekilde 15 yıl işçinin hesabında biriken tutara dokunulmayacak.
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Müjdat Keçeci de, mevcut tasarının Türk iş dünyası için mutlaka çözümlenmesi gereken bir konu haline geldiğini, özellikle işverenlerin bu yükün altından kalkamadıklarını; ancak yasanın çıkabilmesi için tarafların uzlaşmasının gerekli olduğunu ve yine uzlaşmanın ve kıdem tazminatı sorununun çözümünün çok kolay olmadığını belirtti.
TAŞERONLUĞUN TÜRKİYE GERÇEĞİ OLDUĞU KONUSUNDA TARAFLAR HEMFİKİR
Kıdem tazminatının aksine, taraflar alt işverenliğin Türkiye’nin gerçeği olduğu konusunda hemfikir. Endüstri ilişkileri sistemimizde önemli bir yeri olan alt işverenlik (taşeronluk) ilişkisi ile ilgili Çalışma Meclisi’ne işveren sıfatıyla katılan Müjdat Keçeci açıklamalarda bulundu.
Alt işverenlik sisteminin gerek kamuda gerekse özel sektörde önemli bir yerinin olduğunu vurgulayan Keçeci, alt işverenliğin tanımının yer aldığı İş Kanunu’nun 2. maddesinin değiştirilmesinin sadece uygulama açısından değil hukuken de bir gereklilik olduğunu belirtti.
Yaptığı açıklamada Keçeci, “Sadece işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde kurulan alt işverenlik ilişkilerinin mevzuata uygun sayılması, geri kalanının muvazaalı addedilmesi ve muvazaa varlığına iş müfettişinin kara vermesi önemli bir yanlıştır. Muvazaa hukuki bir kavram olarak Borçlar Kanunu’nda yer almaktadır ve Borçlar Kanunu kişiler arasında gerçekleştirilen tüm sözleşmelere uygulanan genel bir kanundur.
Bu kanuna göre iki taraf arasında yapılan anlaşmada muvazaa olup olmadığını ancak hakim tespit edebilir. İş ilişkilerini bu düzenlemenin dışındaymış gibi düşünerek bu kararın iş müfettişlerine bırakılması hukuka aykırı olduğu gibi uygulamada da keyfiyete neden olabilecektir. Özellikle muvazaanın yaptırımlarının ağırlığı, işverenlerin tepkilerine neden olacaktır” şeklinde konuştu. İşçi-işveren ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacak olan taslağın Ekim ayı sonuna kadar TBMM’ye sunulması bekleniyor.