24 HAZİRAN SEÇİMİ VE ERDOĞAN FARKI

24 Haziran yaklaştıkça Cumhurbaşkanı adaylarının misyon ve vizyonları daha net bir şekilde anlaşılıyor. 

Bir yandan mevcut olan Ak Parti iktidarının, Ülkeyi daha ileri düzeyde bir refah seviyesine ulaştıracağını ve daha kaliteli bir yaşam sunacağını hatta batının bile kıskanacağı bir kalkınma seviyesini gerçekleştireceğini vadetmesi, diğer yandan farklı parti ve örgütlerden oluşan, görünürde temsil ettiği siyasi partilerinin adayı ancak hiç bir proje sunmadan, aynı dili kullanıp ortak bir amaca hizmet edercesine sadece yakıp, yıkmak - satıp, durdurmak için geleceklerini ilan ederek, tek bir merkezden yönetildiği gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz muhalif cephe var.

Ülkemizin kimyasını bozarak, Milletimizin içine büyük bir kutuplaşma nifakı eken FETÖ terör örgütünün saldırılarının bitmeyeceğini anlamış olmamız gerekiyor.

Erdoğan'ın dışında bütün adaylar birilerinden medet umarak yoluna devam ediyor. Adayların hiç bir stratejilerinin ve milli politikalarının olmamasında, seçimin çok erken bir tarihe alınmasının büyük bir  katkısı var. Çünkü Mevcutta, adayların vadede-bileceği tüm hizmetleri gerçekleştiren bir iktidar var. Öyle ki saatlerce süren mitingler, yıkıp - durduracaklarını ilan ettikleri yatırımları saymakla geçiyor.

Gerçi Muharrem ince Çiftçiye verilen mazotun litre fiyatından habersiz, tarım, eğitim ve ziraatta bir kaç defa denedi ancak vadettiği şeylerin yürürlükte ve daha uygun bir şekilde milletin hizmetinde olduğunu anlayınca, yüzü kızarmadı ama tarzını değiştirdi.

CHP'nin adayı Muharrem İnce mitinglerde adeta stand up yaparak bir liderden ziyade bir komedyen gibi davrandığını görmeyen yoktur.

Kendi seçmenini, yaklaşım tarzı ve konuşma üslubuyla küçük düşürerek rencide ediyor. Özellikle ''bana para ateşleyin. Beş on farketmez para yatırın'' diyerek aslına bakarsanız heybesini doldurmanın peşinde. 

Çünkü seçimi kazanamayacağını kendisi de biliyor. Seçim sonrası CHP'deki konumu sıradan bir üyeden farksız olmayacak. Vasıfsız bir CHP'li gibi uzaktan bakıp sadece yakınlarına dert yanacak. Kendisi artık bir Milletvekili olmayacağı gibi kendisine yakın olan isimlerin de Milletvekili listesinde olmaması, artık Muharrem İncenin CHP'deki macerasının bittiğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu'nun onu Siyasette bir kaplan olan ve Milletimizin gönlünde derin bir muhabbete sahip olan Tayyip Erdoğan'ın önüne atması, kendisinin aday olmaması zaten seçimden önce seçimin nasıl bir neticeyle sonuçlanacağını bizlere gösteriyor. 

Muharrem İnce'de bir umutla aday olup, önceden söylediği ''CHP'nin genel başkanı doğal cumhurbaşkanı adayıdır'' sözünü yutarak zaten ciddiyetsiz ve güvensiz bir siyaset izleyeceğini lisan-ı hâl ile ilan etmiştir. 

Aslına bakarsanız Kılıçdaroğlu bu hamlesiyle, kendisine rakip olabilecek en gür seslerden birini böylelikle diskalifiye ederek, koltuğunu bir kat daha garantiye almış oldu. Bu konuda kendisini tebrik ederim çok mükemmel bir hamleydi. Umarım bu keskin siyasi manevralarını ve politik tuzaklarını diğer CHP'li yöneticilerin üzerinde de uygular. En azından CHP'li diğer yöneticiler de bu duyguyu tatmış olurlar. 

Muharrem İnce, Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda kendisini yardımcısı yapmasında bir sakınca görmediğini söyleyerek hedefinin Başkanlık olmadığını, küçükte olsa bir koltuğa sahip olmak istediğini anlamak zor olmuyor.

Başka bir adayın yardımcılığına talip olan bir Cumhurbaşkanı adayı, peşin olarak kaybetmeyi kabullenip ve kendisine ihsan edilecek her türlü koltuğun kabulü olduğunu itiraf etmesi, buradaki haklılığımı net bir şekilde ortaya koyuyor.

Erdoğan haricindeki bütün adayların hepsi mümkün olmayacağını bildiği halde Selahattin Demirtaş için özgürlük istiyor. 

Demirtaş'ı sevdiklerinden değil. Tabi-ki ona oy verecek olan insanlara tatlı görünüp şirinlik yapıyorlar. Yoksa Demirtaş onların umurlarında bile değil. 

Meral Akşener, Muharrem İnce ve Temel Karamollaoğlu Demirtaş'ın siyasi üslubuna ve mitinglerdeki umarsız tavırlarını görmezden gelip, sırf % 5-6 lık oy seviyesin veya bir kısmını kendi lehlerine çevirmek için PKK'ya göz kırptıklarını anlamayan sadece ahmaktır. Cahildir demiyorum. Ahmaktır diyorum.

Bu ülkede, birilerinin meydanlarda özgürlük naraları atıp yalakalık yapmasıyla, terör suçundan dolayı ceza evinde yatan Selahattin Demirtaş'ı tahliye edecek ne bir mahkeme ne de bir hakim yoktur. 

6-7 Ekim olaylarında Demirtaş'ın sebep olduğu 50'den fazla Kürt kökenli insanımızın katledilmesi olayı üstü kapatılacak veya görmezden gelinecek bir konu değildir. 

Adayların zıt kutuplarda olması işi daha ilginç bir hale getiriyor.

İYİ PARTİ ülkücü hareket olduğunu iddia ederek bir kere ülkücülerin ezeli düşmanı olan komünistlerle iş biriliği içinde olması ülkücülüğün ruhuna ters olduğunun bariz kanıtıdır. Yada Saadet partililerin CHP listelerinde aday gösterilmesi kendini Milli Görüşçü olarak lanse edenlerin yüzlerindeki maskelerinin düştüğünü gösteriyor.

CHP'nin laikliğin savunucusu olduklarını iddia edip daha sonra sağ görüşlü ve dindar bir kimliğe sahip olan Saadet Partisi ile ittifak yapması laikliğin elden gideceği ve irticanın geleceğinin somut bir örneğidir. 

Kemalistlerin, Madem Saadet Partisi ile ittifak edecektiniz neden Refah partisine darbe yapma ihtiyacı duydunuz? Diye CHP'ye sorması gerekiyor.

Yok eğer CHP'nin sağ görüşlü dindar bir siyasi partiyle ittifak yapmasında bir sakınca görmüyorlarsa, laikliğin elden gitmeyeceğine ve irticanın gelmeyeceğine kanaat getirdilerse Tayyip Erdoğan'ın hizmetlerini ve vizyonunu iyi okumaları gerekiyor.

Seçimlere giderken sağ veya sol görüşlü olup olmadığına bakmaksızın, geçmişteki hizmet kalitesine bakarak tarafsız ve objektif bir kararla, vatansever bir ruhla ve temiz bir vicdanla oy kullanmaları gerektiğini düşünüyorum...

Bir tarafında Erdoğan, diğer tarafında Er doğmayan insanların olduğu çetin bir süreçten geçen ülkemiz, Askeri darbelerin, Ekonomik saldırıların, yargıç ve savcıların hukukun şerefini çiğnediği günlere şahitlik etmiş, bunca badire ve sarsıntıdan sonra Millet olarak kendi yolumuzu çizmek zorundayız. 

Ya hep birlikte refah içerisinde kaliteli ve medeni bir şekilde insanca yaşarız. Yada Aptallar gibi yok olup gideriz. 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.