banner249

13. Yılında hala ders almadık!

ceyhan depreminin üzerinden tam 13 yıl geçti...

13. Yılında hala ders almadık!
banner240
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, modern toplumların doğal afetlerde hasarların nedenlerini araştırdıktan sonra elde ettikleri bulgulara göre tedbirlerini alıp hataları telafi ettiklerini belirterek, Ülkemizde ise ne yazık ki durum böyle değildir. Çünkü ülkemizde şehirleşme ve yapılaşma bilimin değil, tamamen rantın kontrolündedir dedi.

Tatar, yaptığı açıklamada, Adana-Ceyhan‘da 27 Haziran 1998 günü saat 16.55‘te meydana gelen aletsel büyüklüğü 6.3 olan, 145 vatandaşın ölümüne, çok sayıda insanın yaralanmasına, 8 bin 870‘i ağır olmak üzere 61 bin 231 konut ve 402‘si ağır olmak üzere toplam 3 bin 713 iş yerinin hasar görmesine neden olan depremin üzerinden 13 yıl geçtiğini hatırlattı. Normal şartlarda 6.3 büyüklüğündeki bir depremin ‘hasar yapıcı deprem’ sınıfında bile olmadığını kaydeden Tatar, Türkiye bir deprem ülkesidir artık bunu biliyoruz. Her yıl ülkemizin değişik köşelerinde ortalama 3 adet yıkıcı deprem meydana gelmektedir ama çoğumuz bunları hatırlamayız bile. Sadece canımızı yakanları hatırlarız. 27 Haziran 1998de meydana gelen Ceyhan depremini belki de bunun için unutamıyoruz. Ama bu depremin unutmamız gerektiren başka bir yönü daha var. Aradan geçen 13 yılda jeolojik ve jeoteknik etütlerin zorunlu hale getirilmesi önemli bir adım olmuştur. Ancak bu konularda belediyelerde kontrol ve denetim konusunda herhangi bir birim bulunmamaktadır. Depremi yaşamış bir kentte belediyelerin bu konularda bir birim ve politikasının olmaması üzücüdür. En kısa zamanda Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde kontrol birimlerinin kurulması gerekmektedir dedi.
Afet zararlarının azaltılması sürecinin önemli bir aktörünün yerel yönetimler olduğunu vurgulayan Tatar, şöyle devam etti:
Deprem riski yüksek alanlardaki belediyelerden ve valiliklerden başlamak üzere yerel yönetimlerin teknik alt yapısını ve personel durumunu güçlendirmek, başta jeoloji mühendisi olmak üzere teknik personel istihdamını arttırıcı önlemler almak, afetlere karşı hizmet içi eğitim çalışmaları organize etmek gereklidir. Modern toplumlar bu tür doğal afetlerde hasarların nedenlerini araştırdıktan sonra elde edilen bulgulara göre tedbirlerini alır ve hatalar telafi edilir. Benzer afetler tekrarladığında da benzer hasarlar asla meydana gelmez. Ülkemizde ise ne yazık ki durum böyle değildir. Çünkü bizim ülkemizde şehirleşme ve yapılaşma bilimin kontrolünde değil, tamamen rantın kontrolündedir.
Ulusal afet politikalarının her şeyden önce zarar azaltma stratejisi üzerine kurulması gerektiğine işaret eden Tatar, Afet zararlarının azaltılması ve ülkemizdeki yerleşimlerin afetlere karşı güvenlikli hale getirilmesi ise ara vermeden kararlı bir şekilde sürdürülmesi elzem olan geniş kapsamlı, toplumsal olarak içselleştirilmiş Afetlere Karşı Mücadele Kültürü ile desteklenmesi gereken toplumsal bir hedeftir. Bu yolda teknik, sosyal, yasal, kurumsal ve ekonomik boyutlarıyla sağlamlaştırılmış çağdaş bir afet yönetim sistemi oluşturulmalıdır. Ancak bu sistemin oluşturulması için merkezi ve yerel yöneticilerin kararlılığına ve bilimsel açılımlara sahip çıkmalarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle merkezi ve yerel yönetimlerde kamusal erk kullanıcılarının, Dünya Bankası güdümlü piyasacı politikalar yerine kamu yararı ve bilimsel kriterler çerçevesinde bütünsel afet politikalarına duyarlılık göstermeleri ve buna uygun davranmaları gerekmektedir diye konuştu.
Doğal afetlerde meydana gelebilecek can ve mal kayıplarının, yerleşim alanları belirlenirken yapılacak jeolojik etütlerle yüzde 98 oranında önlenebileceğine dikkat çeken Tatar, Anayasadaki ‘Her yurttaş için daha güvenli, daha sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir insan hakkıdır’ ifadesinin unutulmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER