GECELERİ UYUYAMIYORUZ ÇÜNKÜ PSİKOLOJİMİZ BOZUK

Küçük bir çocuğun evlerinin önünde çamurla, tahtayla veya oyuncak bir arabayla oynadığı oyundan aldığı zevki hiç birimiz hayatın en lüks, en görkemli penceresi de dahil olmak üzere sahip olduklarımız veya sahip olmayı hedeflediğimiz hiçbir şeyden alamıyoruz. 

Hiçbir şeyi beğenmeyen egomuz, hiç doymayan gözümüz, eleştiren o kibirli ve çokbilmişlik halimiz bizi kendi değerlerimizden çok fazla uzaklara götürüp, başlangıç noktamızı bize unutturdu.Evlatlarımıza eğitimin en güzelini vermek isteriz ama onları etik eğitiminden hep mahrum bırakırız veya onlara öğretecek bir şeyimizin olmadığı gerçeğini kabul etmeden en mükemmeliyetçi bir edayla gurur duymamız gerektiğini bilinçaltımıza empoze edip, hatayı yanlışlığa doğru sürükleriz. 

Hâlbuki en büyük ve en kırıcı darbeyi kendi evlatlarımızın hayırsızlıklarında alırız. İstisnalar belki vardır ama biz genel anlamda bu pencereyle baktığımızda bu gerçek yüzümüze, maalesef bir tokat gibi tahakkuk ediyor. Her şeyden önce maneviyatın eğitimini vermemiz gerekirken biz gelecek planlarıyla onların eğitimsizliklerinin kapılarını araladık ve karşımıza çıkan tablo vefasızlık ve hayırsızlık. 

Diploma sahibi olmalarını isterken terbiye ve hürmet sahibi olmalarına engel oluyoruz.Ticari hayatımızda ve ekonomik beklentilerimizde, hedeflediğimiz ideallerin gerisinde kaldığımızda, mevcudu korumak ve kanaatkar davranarak var olanı devam ettirmek yerine, (kendi iç dünyamızda yaşadıklarımız yetmezmiş gibi birde aile bireylerinden gelen zehirli oklarla)hırs ve köleliğin verdiği antipati, başarısızlık ve mahcubiyeti aynı anda yaşayabilmeyi başaranlara da ayrıca teşekkür etmek isterim zira bir ruh haline üç farklı duyguyu yerleştirebilene ben Süpermen derim. 

Şansızlık herkesin kapısında bekleyen bir misafir değil birçoğumuzun şansı gayet iyi gidiyor ancak hırs ve kazanma duygusu ve kaybetme korkusu ruhumuzda tedirginlik yaratıp inanç ve güven duygularının içinde yetişen terbiye ve iyi niyetin önemli bir kısmını karanlıkların içine gömüyor. Kendi ruhunuza yaptığınız bu zulme bir son verin artık.

En büyük zenginlik KANAATTIR.En güzele sahip olmak istiyorsanız güzelden vazgeçin.Bir ayakkabıya iki ayak sığmaz. Duygusal ilişkilerimizde başarısızlığın yükünü, (haklı-haksız ayırmadan) karşı tarafa yüklemek gibi ucuz kararlarımız bizi haklı yapmaz sadece kavgada güçsüz tarafı bastırıp vücut kimyasını bozar.İnsan sevdiklerine bunu bir tek sebeple yapar!!! Bu Bozuk bir psikolojiden başka bir şey değildir.Hayatlarımız, arayış ve çırpınışlarla dolu mücadelelerle geçiyor.Bazımız evlatlarının geleceğini düşünürken, kendi geçmişini unutuyor.Bir kısmımız para kazanmak uğruna bir başkasına yakıştıramadığı gayri ahlaki davranışların merkezinde yer almanın utancı ile gizliden gizliye yaşarken kendine olan saygısını yitirir. 

Önemli bir çoğunluğumuz hayaller kurup ve kurduğumuz o hayallere yalanlar karıştırarak kendimiz de dahil olmak üzere herkesi ona inandırıp, idealist davranan ama narsist yaşayan bir ruh haline büründük.Hepimizin ortak tek bir derdi var.

Oda; geceleri uyuyamadığımızdır çünkü hepimizin psikolojisi bozuk.-Aşk acısı çektiğini söyleyenlerin altında, terk edilmişliğin verdiği o hazmedemedikleri gurur yatıyor.-Ekonomik bunalımlar geçirip, iflasın eşiğine gelen tüccarlar toparlanamama sürecini, piyasanın dengesiz kurları ve iç piyasadaki talebin azalması veya yatırım yetersizliği, finans boşlukları gibi uyduruk süslü cümlelere sığdırmaya çalışırlar ama bunun tek bir izahı var; başarısızlık ve kabiliyetsizliktir.-Çocuklarının gelişimi için ve onlara parlak bir gelecek inşa etmek için işinden, zamanından, dostlarından, ailesinden, kendisinden ve hatta kişiliğinden taviz veren insanların hak ettiği saygıyı evlatlarından görememesinin bir şansızlık olmadığını, yanlış bir tarzın, ebleh bir karakterinden kaynaklandığı gerçeğini artık kabul etmelerini rica ediyorum. İnsan eğitmek ile ağaç yetiştirmek aynı değildir. 

Ağacın ihtiyacı olan sadece çamurlu su dur ancak insan sevgi, ahlak, terbiye, tehdit, bağlılık, inanç, sorumluluk, korku ve tüm insani duyguların tamamını barındıran bir sisteme ihtiyacı var. Bir sistemin parçası olmamız gerektiği, tamamen sistematik bir hayatın dişlisi olmamız anlamına gelmez.Düşüncelerimden dolayı beni eleştirebilirsiniz ama bu haklı olduğum gerçeğini ortadan kaldırmaz.Hepimiz geçmişimizi ve hayatlarımızda yaşadıklarımızı kısa bir süreliğine analiz edelim ve kendimize karşı hiç olmadığımız kadar dürüst olalım artık. Bu Dünyada ikinci bir yaşam şansımız yok. 

Bu yüzden yaşamak istediklerimizi yaşamak zorunda bırakılan bir hayatın içinde arayarak değil, sahip olduklarımızla gerçekleştirmenin yollarını bulalım.KANAAT, İNANÇ, DÜRÜSTLÜK, ANLAYIŞ ve SAYGI hiyerarşisini elimizden bırakmadığımız sürece geceleri rahat uyuruz.Tüm başarısızlıkların ve yorgunluğun altında ezilmiş ve ruhunu kısa bir süreliğine dinlendirip rahatlamak için melenkonik müziklerde kendini arayan insanlar bu oyunun en masum oyuncularıdır.

 Onları en çok hayal kırıkları, başkaları için yaşamak zorunda kalmaları ve fedakarlıklar içinde mutluluğu elinin tersiyle itmeleri güçlü kılıyor ama güçlü olmak başarmaya yetmez. Gözünü karartmayan gönlünü aydınlatamaz.Vesselam…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.