EKONOMİDE TEHLİKE ÇANLARI

Bir ülke borsasının yükselmesi, döviz kurlarının aşağıya gelmesi o ülkede ekonominin iyi olduğunu göstermez. Tıpkı referandum sonrası tarihi zirveleri gören Borsa İstanbul ve Fransa seçimleri sonrası euroya karşı değer kaybeden doların etkisiyle da bizim ekonomimizin iyi olduğunun söylenemeyeceği gibi. Son dönemde açıklanan bazı rakamları kısaca paylaşmak istiyorum sizinle.

Türkiye’nin aralarında bulunduğu gelişmekte olan ekonomiler grubunda kamu kesimi borç stoku GSYH oranı yüzde 48,6’dır. Türkiye’de bu oran %31 ile oldukça iyi bir seviyede. Buna karşılık özel kesim borç stoku 2002’den bu yana hızla artarak GSYH’nın yüzde 27’sinden yüzde 83’üne yükselmiş bulunuyor ve bu görünümüyle oldukça sarsıcı bir sıçramaya işaret ediyor. Bu görünüm kamu kesimi borç yükünün büyük ölçüde özel kesim şirketlerine ve hanehalkına devredildiğini ortaya koyuyor.

Eski hazine müsteşarlarından Mahfi Eğilmez bir analizinde şu rakamları ortaya koymuş. “Bankalar, sigorta şirketleri gibi finans kuruluşları dışında kalan reel kesim kuruluşlarının dış yükümlülükleri dış varlıklarının oldukça üzerinde bulunuyor ve bu fark son 15 yılda inanılmaz miktarda artmış buna göre reel kesimin döviz açık pozisyonu 201,2 milyar USD düzeyine yükselmiş görünüyor. Mevcut dış borçların, kredilerin, mevduatın vb yenilenmesi ihtiyacını gösteren rakamlara göre önümüzdeki bir yıl içinde ortaya çıkacağı tahmin edilen yaklaşık 35 milyar USD tutarındaki cari açığı da eklersek bir yıl içinde bulunması gereken dış finansman miktarı (161,2 + 35 =) 196,2 milyar USD olarak karşımıza çıkıyor. Bir yıl içinde 196 milyar USD tutarındaki bir dış finansman ihtiyacı (GSYH’nın yaklaşık olarak yüzde 25’i) oldukça yüksek bir miktardır.”

Bu yıl da, hem bütçeye maliyet getiren düzenlemeler ve gelişmeler (teşvik paketleri ve askeri harcamalar v.b) yoğungörünürken, hem de vergi gelirlerinde ekonomik aktivitede yavaşlamadan kaynaklanan zayıflık devamedebilir. Ayrıca, Nisan ayında sona erecek ÖTV ve KDV oranlarındaki geçici sektörel indirimlerin Eylülsonuna kadar uzatılmasının gelirler üzerinde olumsuz etkisi görülecektir. Maliye Bakanı, bu uzatmadankaynaklanan vergi kaybının 800mn TL olacağını belirtmiş, Mehmet Şimşek ise son dönemdeki tümtedbirlerin toplam etkisinin GSYH’ya oranla %0.5-0.6 aralığında (15-20 milyar TL) olacağını açıklamıştı.Buna ilaveten, enflasyonda yükseliş eğiliminin belirginleşmesi nedeniyle telafi edici vergi artışıönlemlerinin alınmasını da çok zorlaştırmıştır. Dolayısı ile, bu yıl bütçe açığı üzerindeki riskler yukarı yönlü devam edecek gibi.

İşsizlik yine büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Son rakamlarla 3 yıl önce tek haneli rakamlarda olan işsizilik oranı %13 e yükselmiş. Enflasyon daha mart ayında yıllık bazda%12 lere yaklaştı.

Amacım hep olumsuz taraftan bakmak değil ama kendimizi kandırmayalım. Ekonomi kötüye giderken günlük güneşlik ortam havası yaratmak bu ülkede yaşayan herkesi etkileyecek. Yapısal reformların hemen hayata geçirilmesi ve 2019 seçimleri (ben daha erken olacağını düşünüyorum) öncesi popülist uygulamalardan vazgeçilmesi bunu önlemenin ilk adımı olabilir.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.