DİNLE VE SEV...

Çok eski bir tapınakta 'Tanrı insanoğluna iki kulak, ancak tek bir ağız vermiştir'der.“Dertlinin hikayesini can kulağıyla dinlesen, bil ki bu ona bir zekattır.  Hasta gönüllerin dertlerini dinle. Su ve çamur canın yoksulluğuna sebeptir.  Dertlinin gönlü duman dolu bir ev gibidir. Sen onun derdini dinleyerek bir pencere aç.  Senin dinleyişinle nefes alır, evinden acı duman çıkmaya bir yol bulur, ''diyerek anlatır Mevlana da dinlemenin önemini. Dertli birini dinlemek evi dolduran dumanı boşaltmak gibidir diyerek dinlemenin ne kadar da ferahlatıcı, hafifletici bir unsur olduğunu anlatmaya çalışır. Gerçekten de bir yetişkinin dinlendiği zaman ki duyguları,bir bebeğin anne ya da babasının kucağındaki duygularla aynıdır. Dinlendiğini hissetmek, sevilmek, değer verilmek ve şefkat gösterilmekle aynı şeydir. Dinleme becerilerinizi geliştirdikçe, partnerinizle olan ilişkiniz daha sevgi dolu ve daha güçlü olacaktır. İnsanlar sıkıntılı zamanlardan geçerken, dertlerini anlatacak birilerine ihtiyaç duyarlar. İçine düştüğümüz maddi manevi sıkıntılarda, haksızlığa uğradığımızda, başımızı belaya soktuğumuzda bizi candan dinleyecek bir çift kulağa ihtiyaç duyarız. İşte o zaman ya hemen telefona sarılıp dostlarımızı ararız, ya da yanlarına koşarız. Yüreğimizi sıkıştıran dertleri tek başımıza taşıyamayız, her şeyi içimizde tutamayız, boğulacak gibi oluruz.  Fakat çoğumuzun yaşadığı bir deneyim de vardır. Bir nebze olsun rahatlamak umuduyla güvendiğimiz birine içimizi dökeriz. Ama gel gör ki sonrasında anlattığımıza anlatacağımıza pişman oluruz.  Rahatlamak bir yana dursun, yangına körükle giden dinleyicimiz bizi daha da sıkıştırır, içimiz daralır. Artık derdimize mi yanalım, yoksa anlattığımız kişinin söylediklerine mi bilemeyiz.  Dinlemeyi gerçekten biliyor muyuz? Maalesef ki dinlemeyi gerçekten bilmiyoruz. Dinlediğimiz kişi adı üstünde dertli kişidir. Bu derdin yükünü taşıyamadığı için koşa koşa gelmiştir yanımıza. Belki göğsünü sıkıştıran yükü bir nebze olsun alırız umuduyla.  Ama biz dinlemekten çok, kaza mahaline koşan iyi niyetli insanların kurtarma çalışması gibi; aşağıda saydığım bir dizi yanlışla derdini döken kişiye yardımcı olmaya girişiyoruz.  *Ona doğru yolu göstermeye çalışırız.  *Akıl veririz.  *Önerilerde bulunuruz.  *Bu duruma düşene kadar nerelerde hata yaptığını tek tek sayarız.  *Hatalarından nasıl ders çıkarması gerektiğini örneklerle anlatırız.  *Benzer sorunlar yaşayan insanların bu dertlerden nasıl sıyrılabildiklerini anlatırız. *Bir daha aynı hataları yapmasın diye eleştiririz.  *Onun yerinde olsak nasıl bir yol izleyeceğimizi anlatırız.  *Aynı sorunları geçmişte kendimiz de yaşamış isek kendi hayatımızdan örnekler veririz. Yani dinlemek dışında her şeyi yaparız.  “Doğru bildiğimiz bir şey varsa söylemeyecek miyiz, sevdiğimiz kişi uçuruma doğru gidiyorsa yardım etmeyecek miyiz” diyebilirsiniz. Elbette edeceksiniz ancak her şeyin bir zamanı var. Zamanlama doğru olmazsa en doğru ve en iyi niyetli hamle bile iyi sonuç vermez. Akıl vermeden, öneride bulunmadan, ben olsam şunu yapardım demeden önce o kişinin içini boşaltmaya, anlaşılmaya, desteklenmeye ihtiyacı vardır. Dertli insana rehberlik etmek lafı ağzına tıkayıp ben senin bu sorundan nasıl kurtulacağını biliyorum, hataların bunlar, çıkış yolun burası diye nutuk atıp eline reçete tutuşturmak değildir. Peki iyi bir dinleme nasıl olur, şimdi gelin bunlara göz atalım. İyi bir dinleme için şu adımlara dikkat ediniz; Sonuna kadar dinleyin… Sıkıcı da olsa, ne diyeceğini biliyor da olsanız bırakın karşınızdaki anlatsın, ağlasın, haykırsın. Susturmayın. Güçlü olman lazım, ama yapma ağlama, abartma gibi telkinlerde bulunmayın. Gözyaşlarını silin, elini tutun. Sarılın ve olabildiğince nötr olun. Anladığınızı karşınızdakine hissettirin. Onun duygularına tercüman olun. Bu aşamada hala bir yorum yapmayın. Sadece hissettiği duyguları bir kez de sizden duysun. Temiz bir ayna gibi olun.  Dertli kişi bu aşamada hala akıl almaya ya da sunacağınız rehberliğe hazır değildir. Sorunlarını çözebileceğine dair gücü olduğunu hatırlatın, kendine güvenmesini sağlayın. Bunun için en iyi yol daha önce aştığı sorunları, güçlü olduğu zamanları ona hatırlatmaktır.  Umut aşılamaktır. Her şeyin Allah’tan geldiğini, her şerrin arkasında bir hayır olduğunu, kötü günlerin mutlaka geçeceğini söyleyeceğiniz aşama burasıdır.  Pek çoğumuzun ilk adım olarak attığı adımdır. Rehberlik etmek. Dertli kişiyi rehberlik alacak duruma getirmek, onu hazırlamak işin zor kısmıdır. Bunları yaptıktan  sonra kişiye önerilerinizi sunabilir, kendi hayatınızdan ya da aynı sıkıntıyı yaşayıp aşmış kişilerden örnekler verebilirsiniz.  Dinlemek önemlidir. Dinlerseniz anlarsınız. Anlaşıldığını hisseden kişi ağzınızdan çıkan her kelimeyi can kulağıyla dinler. Eğer sevdikleriniz sizi dinlemiyorsa siz de onları dinlemiyorsunuz demektir. Unutmayalım, ''DİNLEMEK SEVMEKTİR''.. Sevdiğinizi ilgi ve empatiyle, aynı duyguları hissederek dinlemek, ilişkiniz için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir. Tam da bu noktada TERAPİ'nin önemini de belirtmeden geçemeyeceğim. Güvenli bir ortamda, özgürce söze dökülen sıkıntıların, terapist tarafından dikkatle, özenle dinlenilmesi ve kişinin anlaşıldığını hissetmesi Terapi'nin neden önemli ve değerli olduğunun açıklamasıdır. İnsan ruhu ile ilgili çok şey bilen terapist, danışanını can kulağıyla,

 ve tüm kalbiyle dinler, gözlem yapar ve onu anlayarak, danışanının kendini yeniden yeni bir farkındalıkla keşfetmesini sağlar. Yağmurun sokakları temizlemesi gibi, TERAPİ'de insanın yüreğini temizler, arındırır, ferahlatır..

John Stuart Mill ne de güzel özetlemiş; ''Başkalarını iyilikle, saygıyla dinlemek,i ç zenginliğinin en güzel belirtisi ve daha iyi olmanın en büyük yardımcısıdır''.

Vesselam...

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.