BÜTÜN SUÇLU BİR HORMON

Ölmek; doğmakla başlar. Sonsuz yok oluşun başlangıcıdır doğmak. Yeryüzünde doğup ölümü yaşamamış hiçbir canlı türü yoktur. 

Kesin ve net bir doğrudur bu. Tartışması yapılamaz, genellemesi olamaz. Doğduk ve öleceğiz. Hiç kimsenin ben ölmeyeceğim bu dünyada sonsuza kadar var olacağım dediğine şahit olamazsınız. Üç günlük dünya sohbetlerine iştirak eder hatta ahkâm keseriz. “Ölümlü dünya, eninde sonunda öleceğiz nasıl olsa, bu kadar dünya telaşına ne gerek var aslında” der sohbet bitiminde dünya telaşlarımızı yine hayatımızın öbeğine yerleştiririz. 

Bu tavır insanın doğasında, geninde vardır. Sahip olma içgüdüsü insanın benliğinde olmazsa olmaz bir hormon gibidir. Bunu kontrol edebilenler vardır bir de kontrol edemeyenler vardır. Kontrol edemedikleri bu içgüdü bazı insanlara dini kullandırıyor. Din dediğimde aklınıza sadece bir din gelmesin. Hangi din olursa olsun. O dine mensup kitleler dini farklı emeller için kullananlar tarafından kullanılıyor. Çünkü din görülmeyene inanmaktan, teslimiyetten ibarettir. Doğmatik temelleri vardır. Kullanılmaya çok müsaittir. DEAŞ örgütü cennet vaadi ile insanlar katlediyor. 

Kandırılmanın bu kadar basit olduğu başka bir durum yoktur. İnsanları katlederek cennete gideceğine inanan bir insanı ne ile sorgularsınız? Tek bir şey ile. Sevgisizlik. Yahudiler Filistin ve Gazze’de binlerce insana zulüm yapıyor ki bunun sebebini mantık olarak açıklamak mümkünmüdür. Çocuk öldürmenin nasıl bir izahı olabilir. Çocuk öldürmenin mükafatı ne olabilir? Bunu hangi din, hangi siyaset, hangi bilim, hangi ulu bilge açıklayabilir? İşte dünyanın temel sorunu budur. Kaygılarını körükleyen bu içgüdüsel tavrı kontrol edemeyen insanların iştahları nedeni ile dünya insanlık için zindan haline gelmiştir. Dünyanın neresine bakarsanız bakın genel itibari ile mutlu bir azınlık, mutsuz bir çoğunluk görürsünüz. Hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda olanlar, hayatta kalabilmek için çalıştırmak zorunda olanlar, hayatta kalıp kalmamanı belirleyen sermayedarlar… 

Bütün dünya ekonomisine yön veren üç sektör vardır. Silah sanayi, finans sanayi ve ilaç sanayisi. Bu sektörlerin patronlarının iştahları diğer sektörlerin kaderlerini belirler. Dünyadaki savaşların, dökülen kanların, yetim kalan çocukların, çocuğunu yitiren annelerin, babaların yüreğindeki acılardan beslenir bu sektörler. Aslında her şey çok basit şekilde düzelebilir. Birçok kez karşılaşmışsınızdır. Çocuklar araçların arkasına “beni yıka” yazarlar. Bir keresinde “ beni sev” yazısı görmüştüm. Her şey sevmekle düzelecek. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan sevebilmek. 

Ekonomik farklılık gözetmeden, sınıflar oluşturmadan, sınırlar oluşturmadan, görüş farklılıklarının kavga sebebi olmadığı bir dünyada yarın öleceğimiz hayatın içindeki her şeyi sevmek… Bunu başarabildiğimiz gün dünya cennetin arka bahçesi olacaktır. Herkes kendi kapısının önünü temizlesin emin olun dünya temiz bir yer olacak. Herkes kendi çocuğuna sevmeyi öğretsin bütün dünya sevmeyi öğrenecektir. Esen kalın. Yüreğinize aşkı koyana, yüreğinizdeki aşka ve aşka en fazla layık olana emanet olun.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.