BU SAATTEN SONRA..!

Türkiye, 2001’de Ak Parti kurulduğunda yediden yetmişe yeniden umutlanmış, krizlerle boğuşan ve koalisyonlarla yönetilen hükümetlere artık yeter demiştir. Ve 2002’de sandık başına gittiğinde Ak Parti’ye bu ülkenin geleceğini emanet edip ona sahip çıkmasını istemiştir…

Öyle de oldu… 2002’den sonra Türkiye, tarihinde görülmemiş büyüme oranlarını yakaladı. Yatırımlarla istihdam, alım gücüyle refah düzeyi arttı. Özgürlükler konusunda nice radikal kararlar alan iktidar, sağlık reformlarıyla insana verilen değeri fazlasıyla hissettirdi. Eğitime ayırdığı bütçeyle önce bilim, savunmaya ayırdığı bütçeyle de huzur ve istikrarı batıl güçlere rağmen korumaya çalıştı.

Ak Parti kadroları, bunların tamamını inandıkları değerler ve savundukları dava uğruna gerçekleştirdi.

Referandum sonuçları ucu ucuna Ak Parti’nin zaferiyle sonuçlandı. İstanbul ve Ankara sonuçları psikolojik üstünlük açısından son derece önemliydi. İlk kez Ak Parti bu iki önemli kentte geriye düştü. Anadolu’nun oyları bu sisteme geçiş için yetti. Lakin Denizli sonuçları ‘Yetti Gari’ denilecek kadar kötüydü.

‘Alın Size Denizli Raporu’ başlıklı bundan önceki köşe yazımda Ak Parti’nin tabanıyla arasına gittikçe mesafe koyduğuna dikkat çekmiştim. Bu yazımda ise dava bilincinin parti içindeki kısır çekişmelere ve menfaatlere kurban edildiğine dikkat çekeceğim. Birileri vicdanen kendisini rahat hissederken, birileri üzerine alınıp rahatsız olacak. Doğrusu bu da beni pek ilgilendirmiyor.

Fillerin tepiştiği yerde çimenler ezildi. Denizli 3 belediyeyi kazanmış, lakin Denizli’ye hizmet etme yarışını birbiriyle yarışarak kaybetmiştir. Belediye başkanlarının Büyükşehir’i yönetmeye talip olurken ki izledikleri yol, doğru yol değildir. Bu ne Ak Parti değerleriyle örtüşüyor ne de savundukları davayla…

Bu kentin bir Büyükşehir Belediye Başkanı var. Kendisini seversiniz yada sevmezsiniz. Ama makamına saygı göstermelisiniz. Onu bir takım tetikçi gazetecilerle yıpratıp, zan altında bırakmak, siyaseti en nahoş şekilde yaparak Büyükşehir yönetimine talip olunmaz. Önce herkes sahip olduğu koltuğun hakkını vermeli. Daha dün bir, bugün iki… Bu ne doyumsuzluk…

Daha geçtiğimiz günlerde patlak veren WhatsApp krizi, kendi içinde bir güç zehirlenmesi yaşadıklarını gösteriyor. Denizli’de parti yöneticileri ve belediye başkanları bu hatadan en kısa sürede dönmezse sonradan telafisi güç duruma düşecek sonuçlarla karşılaşmaları sürpriz olmayacaktır. Herkes kendisine biçilen görevi yerine getirmeli. Bu kırılmaları derinleştirmek sahip oldukları davaya ihanet olur.

Birileri bu davanın bir neferi olduklarını hatırlamalı. Ya bu içlerini kasıp kavuran hırs ve iktidar kanserini söküp atarlar yada bitkisel hayata girmiş hastanın kaderini yaşarlar. Burada bakan Zeybekci’ye gerçekten büyük iş düşüyor. Radikal kararlarlar alıp yeni bir yol haritası çizmelidir. Çünkü eldeki bu reçete hastayı tedavi etmiyor.

16 Nisan Referandumunun kaybedeni yöneticiler, kazananı ise millet olmuştur. Her şartta vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu olsun…

Saygılarımla…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.