BAKMAK İLE GÖRMEK ARASINDAKİ FARK..!

Bu dünyada hiç bir şey tesadüf değildir. 

Allah’ın saltanatında tevafuk vardır. Yani, var olan herşey Allah’ın kudret eli ile yaratılmıştır ve her şey zerafet ile nakşedilmiş ve uyum içindedir.
Mesela; sırtımızın her hangi bir noktası kaşındığında parmağımız ile orayı tek hamlede bulup kaşıyoruz. Peki parmağımız orayı nerden biliyor bir gözümü var? Yada gözümüz kapalı iken her hangi bir yiyeceği koklayarak doğru tahmin etmek gibi işte ahenk, uyum ve sanat insanın kendisidir. Allah, insandan daha güçlü canlılar yaratmış ancak hükmü insana vermiş bunun içindir ki, binlerce ton demirden oluşan uçaklar gökyüzünde kuş gibi süzülüyor.

Allah’ın hükümdarlığında insan her şeyden ve her canlıdan daha üstündür ancak kendisinin huzurunda ve krallığında bir kuldur, aciz ve zayıftır. Onun Azametinin karşısında çaresiz ve güçsüzdür.
Ben de dahil bir çoğumuzun iki farklı duyguyu tek bir hissiyata bağlamak gibi yanılgılarımız olmuştur. Örneğin duymak ile dinlemek, bakmak ile görmek, bilmek ile izah etmek, yanlış ile hata, idrak ile anlamak gibi, ancak zamanla anladım ki henüz tahakkuk etmemiş bir yaşamın oluşturulması ve gerçekleşmesi muhtemel olan bir hayatın yön değiştirmesi ‘İRADE’ dediğimiz o eşsiz nimetin tecellisidir. Bu iradenin aldığı hiçbir karar Kader dediğimiz çizginin değişmesine veya silinip tekrar yazılmasına sebep olmuyor çünkü kader kavramı öyle bir sistem üzerine ihtiva edilmiştir ki, Levh-i mahfuzda her şey zaten vardır. Ruhumuza takılan en değerli cihazlardan biri hafızadır bunun içindir ki, benliğin bir tarihi hafızaysa aynı şekilde zekanın hazinesi ve ahiretteki muhasebemizde hafızadır. Bu konuyu daha uzun ve detaylı bir şekilde ifade etmeyi başka bir zamana bırakıyorum.

Birçoğumuz BAKMAK ile GÖRMEK arasındaki farkı hiç sorgulamadan aynı yolun çizgisi olduğu yanlışına düşmüştür. Belki de bazıları arada herhangi bir fark olsa bile, bunun hiçbir öneminin olmadığını düşünür çünkü önemsizlik, kabulleniş bazı insanların ruhuna zehir gibi işlediğine birçok defa şahit oldum.
GÖRMEK Nedir? Gayriihtiyari gözüne temas eden film şeridi ve ezberde kalmayacak olan bir seyirdir. Yani hafızanızda yeri olmayan, çabuk unutabileceğiniz aslında iradenizin dışında gerçekleşen bir eylemdir. 
BAKMAK Nedir? Kasten ve bilerek odaklandığınız herhangi bir kişiye veya olaya hatta noktaya dikkatle, önemle ve bilinçli ve her şeye hazırlıklı olma eylemidir. 
Yani biri, sizden kaynaklanmayan ama mecburen dahil olduğunuz bir proje diğeri ise tamamen sizin planınız. Umarım yeterince ifade edebildim ve eminim ki birazdan geleceğim noktada anlatmak istediğim hususu, verdiğim örneklere bağlayabilecek bilgi ve birikime sahip okuyucularım var. 


Hayatımızın her anını sorgulamak imkansız fakat bizde unutulmaz yaralar ve acı tecrübeler bırakan bazı olaylar vardır ki, onları unutmamıza ne zaman nede mekan değişikliği yeter. Hayatımızın sonuna kadar unutmayı başarabilsek bile yine de bilinçaltımıza onu bir düşman, bir tecrübe, bir hatıra veya bir ders olarak yerleştirdiğimizi çok iyi biliyoruz. Sebep ve kayıpları bir tarafa bırakıp sadece nerde hata yaptığımıza bakacak olursak, mutlaka Görmek ile bakmak arasındaki farkı algılayamadığımızı idrak ediyorum. 
Hiçbir kayıp veya ziyan bizi hayata, insanlara ve dünyaya küstürmemeli. 


Görerek yaşadığımız hiçbir şey bize utanç vermediği gibi bizi herhangi bir şeye karşı zayıf kılmaz.
Bakarak yaşadıklarımız ise bizi hiç kimseye karşı güçlü kılmaz, bunun için kibirlenmenin bir anlamı yok ama saygınlık denilen o en güzel yakıştırmayı ruhumuzda filizlenmesi gerekli ve yerinde bir motivasyondur.
Yaşanmış hiçbir an geriye alınamaz ama yaşanacak her an irade altında seyredebilir. 


Bilgelik ile bilgiçliği karıştırmamaya gayret eden aciz biri olarak ifade etmek istediklerimi layıkıyla anlatamadığımın farkındayım ama bir gerçekliği ifade etmek istiyorum;  Hayat dediğimiz bu garip yolun elbet bir sonu var. Önemli olan nasıl başladığı veya nasıl bittiği değil, önemli olan nasıl yüründüğü ve nasıl yaşandığıdır. Her yol ayrımında mutlaka kalbimizin sesini dinlemeliyiz ve aklımızla yürümeliyiz.
Bu yolda elbette acı, keder, özlem, sevgi ve pişmanlıklar çıkacaktır karşımıza ama yine de yoldan çıkmamak en iyisidir. Çünkü yürümekten başka çaremiz yok. Duraklamak veya geri dönmek gibi bir seçeneğimiz de yok. Kaybettiklerimizin hiçbir önemi yok, önemli olan sahip olduklarımızdır. Ve kesinlikle kanaat en büyük zenginliğimiz olmalı. Benim zenginliğim ve yaşama sevincim ise şudur; 
Vesselam...

Hatmiyle ruh-u cana yolladım seviyi.
Ürkütmesin  o iblis, mazi  ile geceyi.
Laf-ı  duçar ile,  gebe  kıldım heceyi.
Yani mevt eyledim, ene denen cüceyi.
Ahkâm  kesildi,  namım deldi  geceyi.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
Atilla Ergündek
Atilla Ergündek - 7 yıl Önce

Ahmet hocam ne güzel ifade tarzınız var. MaşAllah diyorum Allaha emanet olun. Kaleminize yereginize sağlık.

Ahmet KIRBOĞA
Ahmet KIRBOĞA - 7 yıl Önce

Atilla bey teşekkür ederim.
Seda hanım hafızamız bize kazık atmaz o bir nimettir unutamamak bir kazıktır.
Ben bir nimetin eş anlamlısının bir lütuf olduğunu ve zıt anlamlısının olmamasını bir kazık olduğunu belirttim siz bir kez daha okuyun isterseniz :)

seda
seda - 7 yıl Önce

Bir önceki yazınızı okumuştum ve orda hatırlamak için hafızamiz var ama unutmak için hiçbir şeyimiz yok İşte buda hayatin bize attığı en büyük kazığıdir Demiştiniz şimdi ise hafızanin bir nimet olduğunu bir ayrıcalık olduğunu belirtmişsiniz. Ortada bir çelişki var bence yada ben öyle algıladim. Kolay gelsin