Sanmasınlar ki biz bunların farkında değiliz. Nerede kaldıklarını, kimlerle görüştüklerini isimlerini hepsini biliyoruz. Anlaşılan o ki bizim vermek istediğimiz mesajı tam olarak algılayamamışlar. Buradan firma yetkililerine ve ‘İhale yapıldı, imzalar atıldı, resmi gazetede yayınlandı, iş sadece bir devir sözleşmesine kaldı, bu iş bitti, siz hala neyin kavgasını veriyorsunuz’ diyenlere sesleniyoruz. Türkiye'de her gün işçiler ölüyor. Güvencesiz, kuralsız çalışmak zorunda bırakılan işçiler maden ocaklarında, tersanelerde, inşaatlarda, şantiyelerde ölürken, birileri zenginleşmeye devam edip servetlerine servet katıyor.
Türkiye bir yandan sermaye için cennet haline getirilirken, diğer yandan, emekçiler için cehennem haline dönüştürülüyor. Yapılan özelleştirmeler ve taşeronlaştırmalarla ve yapılamayan denetimlerle, özel sektör iyice serbestleştiriliyor, ölüme götüren ihmaller ‘kader’ olarak meşrulaştırılıyor, siyasetle kol kola girmiş olan işadamları kazandıkları imtiyazlar sayesinde istedikleri şekilde gemilerini yüzdürüyor.
Yapılan uygulamalar ve düzenlemelerle iş hayatı işçiler için karabasana döndürülürken, her geçen gün işçinin tabutuna bir çivi daha çakılıyor. İşte Yatağan ve Milas maden ve enerji işçisinin mücadelesi tüm bu yapılanlara karşı, işçi sınıfının ortaya koyduğu bir iradedir. Yatağan ve Milas işçisinin attığı çığlık, tüm Türkiye işçi sınıfının sesidir” dedi.