AH MHP VAH BDP

Gecenin zifiri karanlığında nice canlar düştü…
Daha 20 yaşında gencecik fidanlar,
30 yıl,
30 bin insanın elleri, bu acımasız savaşta bedenlerinin yanına düştü.

Yeniden bir ülke kuracak kadar parayı, askerimiz dağlarda PKK’yla çatışsın diye harcadık. Bir ülkenin geleceğini harcadığımızdan habersiz…

Karanlıktan en çok anneler korktu. En çok onların yüreği yandı. Ateş en çok şehit düşen ailenin ocağını kor bir acıyla yakıp kavurdu. O zifiri karanlıkta oğlunu şehit veren annelerin gururla söylediği iki söz birden vardı.
‘Vatan sağ olsun’ ve ‘Bu son olsun’

Ama 30 yıldan bu yana binlerce şehit annesinin o iki sözünden yalnızca biri kaydedildi hafızalara. ‘Vatan sağ olsun…!’ Bu söylem daha nice Mehmetlerin şehit olacağını, nice annelerin daha evlat acısının yaşayacağının sinyalini veriyordu…

Unutulmak ve dillendirilmek istenmeyen o annelerin ‘Bu son olsun’ söylemi ise hiç itibar görmedi. Belli ki bu söylem ise savaşı bitirmek istemeyen yada bu kandan nemalananların bir taktiğiydi. Çünkü bu söylem, çözümün belki de tek anahtarıydı… Anneler bunu istiyordu aslında…

Yıllardır canıyla, kanıyla ülkenin tüm enerjisini teröre kurban eden siyaset kurumu ilk kez farklı bir yola girdi.
Adı silahsız, adı güven, bana göre belki en doğru yol.
O yol, iktidarın gündeme getirdiği ‘Barış ve Kardeşlik Projesi’ kimilerine göre ‘Kürt sorunu’ olarak ifade edilen projeden başkası değildi…
Ama bugüne kadar anlam veremediğim bir olay var ki o da, muhalefet partilerinin bu projeye karşı çıkmasıydı.
CHP, soruna temkinli yaklaşmıştı. Parti içinde de çatlak sesler çıkmaya başlamıştı ki,
MHP, ülkenin bölüneceği uyarısını yapmış,
BDP ise İmralı’yı işaret ederek bu sorunu çözümsüzlüğe tamamen götürmüştü.

Derken süreç, tıkanma noktasına girdi. Ama iktidarın kararlı tutumu, CHP’nin de sağduyusuyla yeniden gündeme geldi.
Kılıçdaroğlu, Başbakanla görüştü.
Kapısını çaldığı MHP ise nezaketten uzak bir tavırla, kapının arkasında bu ülkenin anneleri olduğunu hesap edemeden kapalı olan kapılarını ardına kadar kilitledi.
PKK’nın güdümünde olan BDP ise Kandil’den gelen talimatları bekleyedursun…

30 yıldan bu yana devam eden kanlı süreç, silah tüccarına para kazandırmaktan, PKK’yı taşeron olarak kullanan dış güçlerin ekmeğine yağ sürmekten başka ne kazandırdı.

MHP, nasıl oluyor da Türkiye’nin bu derin kanayan yarasına merhem olmaktan, katkı sunmaktan kaçıyor. Bir çocuğun öksüz, bir genç kızın dul, bir annenin evlat acısı çekmesine nasıl göz yumabilir. Parti içinde bu olaya göz yuman insanların çok az olduğu kanısındayım. Milliyetçi insan ülkesini, milletini seven, onu doğabilecek tüm zararlardan gerektiğinde canını da ortaya koyarak koruyan kişidir. Sağduyulu milliyetçilerin bu soruna katkı sunmaları bu ülke için yapılacak en güzel hizmettir. Sorun, eğer silahlar susacaksa, gelmeyecekse şehit cenazeleri, akmayacaksa annelerin gözyaşları, bu ülkenin rızkını vermek istemiyorsak dağlara, o zaman bunu çözmek yalnızca siyasilere değil milletin kendisine de düşüyor.
Herkes üzerine düşen görevi yerine getirdiğinde bu ülke gelecek yarınlarına daha mutlu, daha huzurlu ve daha güvenli girecektir. Bu tercih bizim vereceğimiz kararla, bizim irademizle olacaksa bunu kullanmak en akılcı yol olacaktır.
Saygılarımla…





Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.