15 TEMMUZ...

Darbe görünümlü bir işgal girişimi olarak gördüğüm 15 Temmuz, Türk Milletinin gerektiğinde iman dolu göğsünü nasıl şerre karşı siper ettiğinin en güzel, en anlamlı örneklerindendir. Tarihte buna benzer şanlı direnişleri çoktur zaten bu milletin.15 Temmuz'da hangi görüşten, hangi inançtan olursa olsun ülkenin, vatanın parçalanamaz, ele geçirilemez olduğunu tüm dünyaya gösterdi bu aziz millet. Özgürlüğü söz konusu olduğunda tanka göğüs gerebileceğini, uçaklara karşı koyabileceğini ve bunu yaparken zerre kadar kendini düşünmeden vatanı için canını verebileceğini ortaya koydu. O günü tekrar hatırlayınca hem gözlerim doluyor hem de tüylerim diken oluyor. Darbe girişiminin ilk dakikalarında daha hiçbir şey belli değilken aklıma gelen ilk şey bu millete bu çağda bunu nasıl layık görebildikleri olmuştu. Çocuklarımı düşünerek ve onlar adına üzülerek kahrolmuştum. Bu yüzyılda cennet vatanımın, güzel ülkemin hala darbelere maruz kalıyor olması ve bunun oluşturduğu çaresizlik, utanç ve geleceğe yönelik kaygı içimi eritmişti. Âmâ saatler geçip de bunun  klasik!!bir darbe olmadığı, tam bir terörist faaliyet olduğu, ülkeyi ele geçirme planının terör örgütünü maşa olarak kullanarak hayata geçirilme çabası olduğunu görünce içimdeki duygular yerini öfkeye ve kararlılığa bıraktı. Sonra da aziz milletin şanlı direnişiyle bertaraf olan bir bela olarak ve ders çıkarılması gereken bir bela olarak hafızalarımıza kazındı. Üzerinden 2 yıl geçti ama şehitlerimizin, gazilerimizin  hatıraları her daim kalbimizde, aklımızda.

Bu terör faaliyetinden hem devlet hem millet olarak alacağımız birçok ders vardı ve bir kısmını da aldık diye düşünüyorum. Âmâ hala geliştirmemiz gereken, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek için atmamız gereken adımlar var. Hem devleti yönetenler hem de millet olarak aynı gemide olduğumuz gerçeğini hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor. Bunun içinde geliştirmemiz gereken hasletlerimiz var. Bunların en başında HOŞGÖRÜ geliyor.

Böyle bir şerrin bize ve devlete  öğrettiği en önemli hayırlardan biri de birbirimizi ötekileştirmemek, aşağılamamak, hor görmemek oldu bence. Çünkü darbe gecesinde sağcısı, solcusu, topçusu, popçusu, ayyaşı, imamı, cahili, okumuşu hep birlikte direndi fetöcülere. Bunun çok büyük bir anlamı olduğuna inanıyorum.

Sağlıklı ve erdemli bir insan davranışı olan hoşgörü; tahammül etme, katlanma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, farklılıklara saygı duyma, çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla ve anlayışla katlanabilme demektir. Beşeri münasebetlerin temeli olan hoşgörü; kendini ifade etme hakkına saygı duyma, izin verme, aldırmama ve iyi karşılama anlamlarına da gelir. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, hayatın içinde, kısaca insanın olduğu her yerde hoşgörüye ve koşulsuz sevgiye ihtiyaç var. Çünkü hoşgörünün ve sevginin olmadığı yerde çatışma, bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma ve kavga gibi tüm olumsuzluklar yaşanır. İşte tam da bu yüzden HOŞGÖRÜ ‘nün en tepeden tabana yayılması, içselleştirilmesi bu ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Çünkü Anadolu toprakları yüzyıllardır çok kere saldırılara, hainliklere, işgal girişimlerine maruz kalmıştır. Ve maalesef iç istemesem de bundan sonra da bunların olmayacağı garantisi hiçbir zaman yoktur. Bu yüzden önce birbirimize karşı, sevdiklerimize karşı hatta sevmediklerimize karşı da hoşgörülü olmayı, empati yapabilmeyi geliştirmeliyiz ki bu tür saldırılar karşısında aynı 15 Temmuz’da olduğu gibi muzaffer olalım.

Ki bu topraklar Mevlana gibi Yunus Emre gibi hoşgörünün sembolü olan insanlar yetiştirmiş topraklardır. Düşmanını bile dost gözüyle gören ve düşmanlığı içindeki düşmanlık duygusuna karşı kullanmayı öğütleyen Mevlana’nın ve Yunus Emre’nin dünya tarafından takdir edilmelerinin ana nedeni insanları ayırt etmeden sevmeleri ve tüm insanları bir bütün olarak kucaklamalarıdır. Onlar farklı dinlere, farklı milliyetlere, farklı düşüncelere sahip olsalar da, insanların bir bütün olduğunu ve insanın her şeyin üstünde değeri olduğunu savunmuşlardır. Sadece sözleriyle değil, hayatlarıyla da bunu göstermişlerdir. İnsanlara her zaman hoşgörü ile yaklaşmışlar, insanları incitmekten ve kalplerini kırmaktan özenle kaçınmışlardır. Çünkü hoşgörünün esası farklı olana farklı bakmamak ve onu ötekileştirmemektir.

Bu vesileyle 15 TEMMUZ şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimize şifalar ve şükranlarımı sunuyorum. Mehmet Akif Ersoy'un da belirttiği gibi ''Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın'' ve darbeler, hainlikler gibi süreçleri yaşatmasın. Sevgiyle kalın dostlar...

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.